- boydan boya
- zf.
Bir uçtan öbür uca kadar
Önü boydan boya ayna olan uzun mermer masanın kenarında yavaş yavaş çalışıyordu.
- Ö. Seyfettin
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Önü boydan boya ayna olan uzun mermer masanın kenarında yavaş yavaş çalışıyordu.
- Ö. SeyfettinÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
bir boydan bir boya — bir yerin bir ucundan öbür ucuna kadar, baştan başa Önce, bir boydan bir boya sokağı gözden geçirdik. E. Bener … Çağatay Osmanlı Sözlük
boy — 1. is., top. b. Ortak bir atadan türediklerine inanılan toplumsal ve ekonomik ilişkilerinde anaerkil, ataerkil anlayışı uygulayan geleneksel topluluk, kabile, klan Türk boyları birbirlerini kardeş tanıyorlar. O. S. Orhon Birleşik Sözler boy beyi… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dümen bedeni — is., den. Dümen boğazını oluşturmak için boydan boya konulan tek parça … Çağatay Osmanlı Sözlük
friz — is., Fr. frise 1) Tavandan inerek sahnenin üst kısmını, sahne boyunca kaplayan kısa, dar perde 2) mim. Eski Yunan ve Roma yapılarında taban kirişi ile çatı arasında kalan, üzeri boydan boya kabartmalarla süslü bölüm, efriz … Çağatay Osmanlı Sözlük
hatıl — is., mim., esk., Ar. ḫaṭīl Ağırlığı yatay olarak dağıtmak ve duvarların düşey doğrultudaki çatlamalarını önlemek için yatay olarak boydan boya yerleştirilen ahşap, tuğla veya beton bağlama ögesi İki saattir eski, sararmış hatılları sayıyordu. Ö.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kiniş — is. Marangozlukta tahta üzerine boydan boya açılan, kesiti kare veya dikdörtgen biçiminde kanal … Çağatay Osmanlı Sözlük
kispet çıkarılması — is., sp. Yağlı güreşte yenilginin en kötüsü sayılan, kispetin hasım tarafından çekilip çıkarılması veya boydan boya yırtılması … Çağatay Osmanlı Sözlük
omurga — is. 1) Birbirleriyle eklemlendiklerinde kafatasından kuyruk sokumuna kadar uzanan bir kemik eksen oluşturan omurların bütünü, bel kemiği 2) Gemi kaburgasının aşağı taraftan bağlı bulunduğu boy ekseni doğrultusunda boydan boya geçen ana yapı ögesi … Çağatay Osmanlı Sözlük
öz — 1. is., fel. 1) Bir kimsenin benliği, kendi manevi varlığı, iç, nefis, derun, varoluş karşıtı Özünü bir yerde bırakıp sadece kalıbını gezdirmişti. H. Taner 2) Kendine, kendi kendini anlamlarında birleşik kelimeler türeten bir söz Öz eleştiri, öz… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ponksiyon — is., tıp, Fr. ponction Vücudun herhangi bir boşluğunda bulunan bir sıvıyı akıtmak veya çekmek için içi boydan boya açık bir iğneyi batırma işi … Çağatay Osmanlı Sözlük