- bu gözle
- zf.
Bu anlayışla
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
gözle görülür, elle tutulur hâle gelmek — çok açık bir biçimde görülmek, herkes tarafından bilinmek Haksızlık, rüşvet, gözle görülür, elle tutulur hâle gelmişti … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözle yemek — 1) bir şeye çok istekle ve dik dik bakmak 2) göz değdirmek Çocuğu gözle yediler … Çağatay Osmanlı Sözlük
gozle — … Useful english dictionary
kötü gözle bakmak — 1) bir kimse için iyi olmayan düşünceler beslemek, bunu belli edercesine bakmak Tiyatroda kimse kimseye kötü gözle bakamaz. S. F. Abasıyanık 2) cinsel duygu ile bakmak Ben bu kambur kızdan hoşlanmışsam, onu sevmişsem, neden ona kötü gözle bakmış… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kem gözle bakmak — 1) kötü niyetle bakmak 2) nazar değdiren bir bakışla bakmak Eh yakışıklı da delikanlı. Bir tanesi kem gözle baktıysa tamam. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
dört gözle beklemek (veya bakmak) — çok isteyerek veya özleyerek beklemek Terekesini paylaşmak için dört gözle ölümünü beklemekteydiler. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
yan gözle bakmak — 1) yan bakmak 2) belli etmeden, göz ucuyla bakmak Genç bir jandarma zabiti, sert bir eda ile geçiyor, yan gözle bana bakıyordu. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
çıplak gözle — görmeye yardımcı olacak hiçbir araç kullanmaksızın … Çağatay Osmanlı Sözlük
eğri (veya eğri gözle) bakmak — kötü düşünce ile bakmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
fena gözle bakmak — (birine) kötü niyetini anlatır biçimde bakmak … Çağatay Osmanlı Sözlük