- eşkenar
- sf., geom.
Kenarları eşit olanBirleşik Sözler
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
eşkenar dörtgen — is., geom. Dört kenarı da birbirine eşit olan dörtgen, main Kuledeki eşkenar dörtgen saat on biri çeyrek geçeyi vuruyor. R. E. Ünaydın … Çağatay Osmanlı Sözlük
eşkenar üçgen — is., geom. Üç kenarı da birbirine eşit olan üçgen Tabanı otuz, otuz beş metre kadar tutan bir eşkenar üçgen biçimindedir. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
gen — 1. sf. Geniş 2. sf. Üçgen, dörtgen vb. geometri terimlerinde kenarlı anlamıyla kullanılan bir söz Birleşik Sözler altıgen beşgen çeşitkenar üçgen çokgen dış çokgen dik üçgen … Çağatay Osmanlı Sözlük
üçgen — is., geom. 1) Üç tepe noktası, üç açısı, üç kenarı olan geometri biçimi, müselles Tabanı otuz metre kadar tutan bir eşkenar üçgen biçimindedir. T. Buğra 2) sf. Bu biçimde olan Birleşik Sözler üçgen piramit üçgen prizma çeşitkenar üçgen dik üçgen … Çağatay Osmanlı Sözlük
baklava — is. 1) Çok ince yufkadan yapılarak arasına kaymak, fıstık, ceviz, badem vb. konulup pişirilen ve üzerine şeker şerbeti dökülen bir tür tatlı 2) Eşkenar dörtgen biçiminde olan nesne Yeşil kadifeden dikilmiş yarım baklava şeklinde muska çok ufakken … Çağatay Osmanlı Sözlük
eş — is. 1) Birbirinin aynı olan veya birbirine çok benzeyen iki şeyden her biri, benzeri Çorabın öbür eşini yerden almak için sol ayağını uzatıyordun. Ö. Seyfettin 2) Karı kocadan her biri, hayat arkadaşı, refik, refika Kadın diye eşini bellemiş,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kenar — is., Far. kenār 1) Bir şeyin, bir yerin bitiş kısmı veya yakını, kıyı, yaka O sırada karşı taraçadaki kadın elinde pirinç tası olduğu hâlde taraçanın kenarına kadar geldi. O. V. Kanık 2) Bir şeyi çevreleyen çizgi 3) Pervaz, çizgi, antika, baskı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
main — is., geom., esk., Ar. maˁīn Eşkenar dörtgen … Çağatay Osmanlı Sözlük
mıknatıslı iğne — is. Merkezinden bir iple asılı bulunan, dar ve sivri bir eşkenar dörtgen biçiminde yapılmış mıknatıs çubuğu … Çağatay Osmanlı Sözlük
tutmak — i, ar 1) Elde bulundurmak, ele almak Kucağında kundaklı bir çocuk tutuyordu. Ö. Seyfettin 2) Ele geçirmek, yakalamak Evvela bu terbiyesiz köpeği tuttu, bağladı. Ö. Seyfettin 3) Avlamak Dalyan işletiyorum, tuttuğumuz balığı tekrar denize döküyoruz … Çağatay Osmanlı Sözlük