- lakırtısı az
- sf.
Sessiz, az konuşan, durgun (kimse)
Rıza, sağ olsun, lakırtısı az bir oğlandı.
- H. Taner
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Rıza, sağ olsun, lakırtısı az bir oğlandı.
- H. TanerÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
lakırtısı ağzında kalmak — konuşan kimsenin, bir başkasının söze başlaması veya ani bir olay sonucunda sözü yarım kalmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
lakırtısı mı olur? — konuşulan bir şeyin önemsizliğini veya yersizliğini anlatmak için söylenen bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
lakırtı — is. 1) Söz, laf Biz burada lakırtıya başlayalı iki dakika ya oldu ya olmadı. P. Safa 2) mec. Boş söz, dedikodu, laf Lakırtıdır o, aldırma! Birleşik Sözler lakırtı ebesi lakırtı kavafı lakırtısı az pis lakırtı … Çağatay Osmanlı Sözlük
az — sf. 1) Nicelik, nitelik, güç, süre, sayı bakımından eksik Heykel konularının parmakla sayılacak kadar az olduğunu ileri sürüyordu. B. R. Eyuboğlu 2) zf. Alışılmış olandan, umulandan veya gerekenden eksik olarak Birleşik Sözler az az az buçuk az… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çokça — zf. 1) Çok olarak Benden utanırlar, odada çokça koca lakırtısı olsa kalkar kaçarlar. M. Ş. Esendal 2) Aşırı, fazla Çokça alıngan olduğu için arkadaşları onunla sık sık bozuşuyor. S. Birsel … Çağatay Osmanlı Sözlük
gıdıklamak — i 1) Vücudun bazı yerlerine dokunarak ürperme veya gülerek kaçınma ile beliren bir sinir tepkisi uyandırmak 2) mec. Eğlendirici, hoşa giden sözler söylemek Evlenme yaşına girmiş kızları mütemadiyen koca lakırtısı ederek gıdıklar, toy genç… … Çağatay Osmanlı Sözlük