- oğul uşak
- is., -ğı
Çocuklar ve torunlar
Doksan yaşına kadar yaşamış, yokluk yüzü görmemiş, oğul uşak toplansa koca bir mahalle olacak kadar bereketlenmiş.
- M. Ş. Esendal
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Doksan yaşına kadar yaşamış, yokluk yüzü görmemiş, oğul uşak toplansa koca bir mahalle olacak kadar bereketlenmiş.
- M. Ş. EsendalÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
uşak — is., ğı 1) Çocuk Doksan yaşına kadar yaşamış, yokluk yüzü görmemiş, oğul uşak toplansa koca bir mahalle olacak kadar bereketlenmiş. M. Ş. Esendal 2) Herhangi bir bölgenin halkından olan erkek Kim bilir, bu Anadolu uşaklarının her birinde ne… … Çağatay Osmanlı Sözlük
oğul — is., ğlu 1) Erkek evlat Ertesi günü kardeşimin büyük oğlu geldi. M. Ş. Esendal 2) Bazı kelimelerin anlamını pekiştirmek için kullanılan bir söz Hinoğluhin. 3) Bir ana arıyla birlikte kovandan ayrılan, yeni yetişmiş arı topluluğu Oğul arısı. 4)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
Azrail gelince oğul, uşak sormaz — Azrail büyük küçük demez, eceli gelenin canın alır anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
Azrail — is., öz., din b., Ar. ˁazrāˀīl Tanrı buyruğu ile insanların canını almakla görevlendirilen melek, can alıcı Azrail ala canını, unuttura her sanını / Kara toprağa tenini kararlar bir eyyam gelir. Yunus Emre Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bereketlenmek — nsz Çoğalmak, artmak Doksan yaşına kadar yaşamış, yokluk yüzü görmemiş oğul uşak toplansa koca bir mahalle olacak kadar bereketlenmiş. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
çocuk — is., ğu 1) Küçük yaştaki oğlan veya kız Çocuğun bir sütninesi vardı. R. H. Karay 2) Soy bakımından oğul veya kız, evlat Anası olacak bir kadın çocuğu omuzundan yakalamış. B. R. Eyuboğlu 3) Bebeklik ile erginlik arasındaki gelişme döneminde… … Çağatay Osmanlı Sözlük