tazelemek

tazelemek
-i
1) Yenisiyle veya tazesiyle değiştirmek

Barmenle yardımcısı boşalan kadehleri tazeliyorlardı.

- Ç. Altan
2) Bazı yiyecekleri, bayatlamışken kaynatıp taze duruma getirmek
3) nsz Bir işi bir daha yapmak, tekrarlamak

Hoca bir kere daha tazeleyince harıl harıl yazmaya koyuldu.

- H. Taner
4) nsz Bozulduğu düşünülen bir bağ veya inancı yeniden oluşturmak

İmam Efendi abdest tazeleyecekmiş dediler.

- M. Ş. Esendal
5) nsz, mec. Unutulmuş bir duygu veya bir düşünceyi yeniden canlandırmak

Rica ederim, bu bahisleri açıp da dert tazeleme!

- R. H. Karay

Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.

Игры ⚽ Поможем написать курсовую

Look at other dictionaries:

  • bilgi tazelemek — bilinenleri yeniden gündeme getirip açıklamak, anlatmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • abdest tazelemek — abdesti bozulmadığı hâlde yeniden abdest almak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • nikâh tazelemek — 1) boşandığı kişiyle yeniden evlenmek 2) mec. bir işe yeniden başlamak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bahsi tazelemek — konuşmayı aynı konu üzerine getirmek İki de bir, bahsi tazeleyip bir yandan da etrafı araştırıyordu. E. E. Talu …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yarayı tazelemek — üzüntüyü, sıkıntıyı, acıyı hatırlatmak, yeniden ortaya çıkarmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • el tazelemek — bir işte yorulan kimse yerine başka birini getirmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • abdest — is., din b., Far. āb + dest 1) Müslümanların, belli ibadetleri yapabilmek için bir düzen içerisinde bazı organları yıkayıp bazılarını mesh etme yoluyla yaptıkları arınma 2) İdrar ve dışkı yapma Küçük abdest. Büyük abdest. Birleşik Sözler… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bahis — is., hsi, Ar. baḥṣ 1) Üzerinde konuşulan şey, konu Bu bahisleri bırakalım artık. P. Safa 2) Görüşünde veya iddiasında haklı çıkacak tarafa bir şey verilmesini kabul eden sözlü anlaşma 3) esk. Bir kitabın bölümlerinden her biri Birinci bahis.… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bilgi — is. 1) İnsan aklının erebileceği olgu, gerçek ve ilkelerin bütünü, bili, malumat 2) Öğrenme, araştırma veya gözlem yolu ile elde edilen gerçek, malumat, vukuf Babası, önce ona, Mazlume ve ailesi hakkında birçok bilgi vermişti. H. E. Adıvar 3)… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • el — 1. is., anat. 1) Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk. Z. O. Saba 2) Sahiplik, mülkiyet Elden çıkarmak. Elimdeki bütün parayı… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”