yalın — 1. is., hlk. Alev 2. sf. 1) Gösterişsiz, süssüz, sade (söz, yazı) 2) hlk. Çıplak, kınından çıkmış Dışarıdan içeriye ellerinde yalın kasaturalarla polisler daldı. E. E. Talu Birleşik Sözler yalın ad yalın ayak yalın cümle yalın durum … Çağatay Osmanlı Sözlük
kat — 1. is. 1) Bir yapıda iki döşeme arasında yer alan daire veya odaların bütünü Yemekten sonra evin üst katında, ocaklı bir odaya çıktık. S. F. Abasıyanık 2) Bir yüzey üzerine az veya çok kalın bir biçimde, düzgün olarak yayılmış bulunan şey Bir kat … Çağatay Osmanlı Sözlük
destarlı — sf. Sarığı olan, sarıklı Geriye doğru basık, yalın kat destarlı fesinde her zaman bir çiçek takılıdır. S. Birsel … Çağatay Osmanlı Sözlük
soğancık — is., ğı, bit. b. 1) Yalın kat yaprakla sarılı, besin bakımından zengin küçük soğan 2) Sarımsak dişi 3) anat. Beyinle omurilik arasında kalan son bölge … Çağatay Osmanlı Sözlük
kör kör parmağım gözüne — çok belli, göze batacak kadar ortada anlamında kullanılan bir söz Orada da bazı kimseler sanat denince ille kuru, basit, yalın kat, kör kör parmağım gözüne bir üslubu anlıyorlar. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük