- yuvar yuvar
- zf.
Yuvarlanır gibi
Yuvar yuvar yürüyordu.
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Yuvar yuvar yürüyordu.
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
yuvar — is., anat. 1) Organizmadaki kan, lenf, süt vb. sıvılarda bulunan, genellikle yuvarlak veya oval küçük cisim 2) gök b. Yer yuvarlağı gibi düzgün olmayan küresel biçim Birleşik Sözler yuvarölçer yuvar yuvar akyuvar alyuvar orta yuvar gaz yuvarı … Çağatay Osmanlı Sözlük
orta yuvar — is., gök b. Yer hava yuvarında kat yuvarının üzerinde, sıcaklığın azaldığı yaklaşık olarak 60 80 km arasındaki katman, mezosfer … Çağatay Osmanlı Sözlük
beyin — is., yni, anat. 1) Kafatasının üst bölümünde beyin zarı ile örtülü, iki yarım yuvar biçiminde sinir kütlesinden oluşan, duyum ve bilinç merkezlerinin bulunduğu organ, dimağ 2) Muhakeme, usa vurma 3) mec. Bir şeyi yönetmede önemli görevi olan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
mezosfer — is., gök b., Fr. mésosphère Orta yuvar … Çağatay Osmanlı Sözlük
orta — is. 1) Bir şeyin kenarlarından merkeze doğru yaklaşık olarak aynı uzaklıkta olan yer Tam bağın ortasına geldikleri zaman düşman askerlerini gördüler. Y. K. Karaosmanoğlu 2) Başlangıcı ile bitimi arasında eşit uzaklıkta olan süre Yılın ortası.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
su yuvarı — is., coğ. Denizlerin yeryüzünde oluşturduğu yuvar, su küre, hidrosfer … Çağatay Osmanlı Sözlük
taş yuvarı — is., jeol. Yer kabuğunu oluşturan ve yer yuvarlağının merkez çekirdeği çevresinde bulunan katı yuvar, taş küre, litosfer … Çağatay Osmanlı Sözlük
zollamaq — 1. f. dan. Zolaqlar şəklində kəsmək, zol zol etmək. Gönü zollamaq. 2. f. vulq. 1. Uzun, möhkəm bir şeylə bərk vurmaq, ilişdirmək, çəkmək. Dəli şeytan deyir ki, bir dəyənək; Mollanın zolla başına zirək. S. Ə. Ş.. <Atakişi:> Bir yol Ditdili… … Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti
bürük — sofra başı, şalvar uçkuru gib ı şeylerde bulunan yuvar lak ip ve iplikler I, 385 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini