başka biri

başka biri
zm.
Diğer bir kimse

Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.

Игры ⚽ Нужен реферат?

Look at other dictionaries:

  • başka — sf. 1) Bilinenden ayrı, değişik, farklı, özge Yıllar sonra olaya başka bir açıdan bakabildim. H. Taner 2) Nitelik yönünden alışılmışın dışında bir üstünlüğü olan Bütün bunlar beni herkesten başka bir insan yapmıyor. H. E. Adıvar 3) e. Ayrıca,… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • bir — is. 1) Sayıların ilki 2) Bu sayıyı gösteren 1, I rakamlarının adı 3) sf. Bu sayı kadar olan Bir kalem. 4) sf. Herhangi bir varlığı belirsiz olarak gösteren (sayı) Bir adam sizi arıyor. 5) sf. Tek Allah birdir. 6) sf. Beraber Hep biriz, ayrılmayız …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • vasıtalı vergi — is., huk. Vergi yükü, vergiyi verenden başka biri aracılığıyla oluşan vergi …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • parsayı başkası toplamak — bir emeğin karşılığını o emeği çeken değil, başka biri almak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • vasıtalı vergi — vergi yükü, vergiyi verenden başka biri aracılığıyla oluşan vergi …   Hukuk Sözlüğü

  • ayağının türabı olmak — (biri ötekinin) bir kimse başka bir kimseye kul gibi bağlanıp onun her emrini yerine getirmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ayrıntı — is. 1) Bir bütünün önemce ikinci derecede olan ögelerinden her biri, teferruat, detay Az daha kuşku diyecektim herkes gibi. Oysa şüphe başka, kuşku başka şeydir. Bir ayrıntı sorunu ama neylersiniz ki dilin inceliği ayrıntılara dayanır. H. Taner… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çeşit — is., di, Far. çeşīden 1) Aynı türden olan şeylerin bazı özelliklerle ayrılan öbeklerinden her biri, tür, nev Her çeşit insanı kavrayacak bir sunuş tarzı vardı. H. Taner 2) Canlıların bölümlenmesinde, bireylerden oluşan, türden daha küçük birlik… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • KELÂMULLAH — Allah kelâmı, Kur ân ı Kerim. (Bak: Kur ân)(Kur ân başka kelâmlarla kabil i kıyas olamaz. Çünkü, kelâmın tabakaları, ulviyet ve kuvvet ve hüsn ü cemâl cihetinden dört menbaı var. Biri mütekellim, biri muhâtab, biri maksad, biri makamdır.… …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • çıkmak — den, ar 1) İçeriden dışarıya varmak, gitmek Ortalık ağarırken bir arkadaşımla yorgun adımlarla konaktan çıktık. F. R. Atay 2) nsz Elde edilmek, sağlanmak, istihsal edilmek Bu mülakatımızdan esaslı bir netice çıkmadı. Atatürk 3) nsz Bir meslek… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”