üzerine almak

üzerine almak
1) bir işi görev edinmek, deruhte etmek

Üzerime aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma şerefim üzerine ant içerim.

- Anayasa
2) bir davranışın kendisine karşı olduğunu sanarak tedirgin olmak, alınmak

Söylediklerini hepimiz ayrı ayrı üzerimize almıştık, susuyor ve sıkılıyorduk.

- Ö. Seyfettin
3) eşinin üzerine bir başkasıyla evlenmek

Fakat haydi beni boşadınız. Almanya'da sevdiğiniz bir başka kadını üzerime aldınız neyse.

- Ö. Seyfettin

Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.

Игры ⚽ Поможем сделать НИР

Look at other dictionaries:

  • üzerine — zf. 1) Üstüne 2) Hakkında Dil üzerine bir yazı. 3) ... den dolayı Onun gelmesi üzerine ortalık düzeldi. Bu söz üzerine herkes rahat etti. 4) ... den sonra Bunca hazırlık üzerine yola çıkmamak insanı üzer. Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • boynuna almak — bir şeyi borç veya ödev olarak üzerine almak Çobanın hekim parasını, ilaç parasını boyunlarına aldılar. M. Ş. Esendal …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • hafiften almak — önemsiz bulup üzerine düşmemek, yeterince ilgilenmemek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • banda almak — bir sesi, ses cihazı ile bant üzerine kaydetmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • soluğu (bir yerde) almak — bir yere hemen gitmek veya sığınmak Ben, Falih in tavsiyesi üzerine o gün saat üçe doğru soluğu başyaver Celal in yanında almıştım. Y. K. Karaosmanoğlu …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ayağını (veya ayaklarını) altına almak — tek bacağını (veya bacaklarını) kıvırıp üzerine oturmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • üstüne çekmek — üzerine almak, muhatap olmak Hâlâ eski zenginliğinin hasedini üstüne çeker ve eski terekelerinin veraset vergilerini öder. B. Felek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çekmek — i, e, er 1) Bir şeyi tutup kendine veya başka bir yöne doğru yürütmek Hepsi iskemleleri çekerek masanın etrafında bir halka yapmaya hazırlanıyorlardı. R. N. Güntekin 2) Taşıtı bir yere bırakmak, koymak 3) Germek İpi çekmek. 4) İçine almak, emmek… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yük — is. 1) Araba, hayvan vb.nin taşıdığı şeylerin hepsi Çölde yük götüren vasıta develer, insan taşıyan vasıta hecinlerdir. F. R. Atay 2) Bir şeyin ağırlığı 3) Araba, hayvan vb.nin taşıyabildiği miktar Bir araba yükü odun. 4) Eşya Bütün yükü bu bavul …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • el koymak — 1) bir yolsuzluğu ortaya çıkarmak, incelemek, vaziyet etmek 2) yetkili organ bir malı veya bir kuruluşu kendi buyruğuna almak Bizi işimizde gücümüzde serbest bırakmak şöyle dursun, çoluk çocuğumuzun nafakasına el koymaya kalkıştılar... Y. K.… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”