- farz olmak
- yapılması kaçınılmaz olmak
Bunun üzerine, işe bir son vermek farz oldu.
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Bunun üzerine, işe bir son vermek farz oldu.
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
farz — is., din b., Ar. farż 1) Müslümanlıkta, özür olmadıkça yapılması zorunlu, yapılmaması günah sayılan ibadet 2) mec. Yapmak zorunda kalınan şey, boyun borcu Birleşik Sözler farzımuhal Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller farz etmek farz olmak farz… … Çağatay Osmanlı Sözlük
okumuş olmak — okunmuş gibi görünmek, öyle farz edilmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
tutmak — i, ar 1) Elde bulundurmak, ele almak Kucağında kundaklı bir çocuk tutuyordu. Ö. Seyfettin 2) Ele geçirmek, yakalamak Evvela bu terbiyesiz köpeği tuttu, bağladı. Ö. Seyfettin 3) Avlamak Dalyan işletiyorum, tuttuğumuz balığı tekrar denize döküyoruz … Çağatay Osmanlı Sözlük
HACC — Kasdetmek. Muârazada delil ve bürhan ile galip olmak. * Bir yere çok tereddütle varıp gelme. * Şâyan ı tâzim bir şeye teveccüh. * Bir şeyden feragat etmek. * Fık: İslâmın şartlarından ve hâli vakti müsait olan her müslümana farz olan, Mekke i… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
bilmek — nsz, ir 1) Bir şeyi anlamış veya öğrenmiş bulunmak Bu adam, bilmek için öğrenmiş olmaya ihtiyacı olmayan, bildiğini bilen, bilmediğini de şıp diye sezen bambaşka bir insandır. H. Taner 2) i Bir bilim veya sanat dalında yeterli olmak Yani kısacası … Çağatay Osmanlı Sözlük
TASAVVUF — Kalbi dünyanın fâni işlerinden ayırıp Allah (C.C.) sevgisi ile bağlamak. Tarikat ehli olmak. (Bak: Tarikat)(İmam ı Gazalî, İmam ı Rabbanî gibi muhakkıkin i ehl i tarikat derler ki: Birtek Sünnet i Seniyyeye ittiba noktasında hâsıl olan makbuliyet … Yeni Lügat Türkçe Sözlük