bel — 1. is., Far. bel Toprağı aktarmaya veya işlemeye yarayan, uzun saplı, ayakla basılacak yeri tahta, ucu sivri kürek veya çatal biçiminde bir tarım aracı Birleşik Sözler çatal bel Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller bel bellemek 2. is., anat. 1)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sağrı kemiği — is., anat. Bel kemiği ile kuyruk sokumu kemiği arasındaki kemik … Çağatay Osmanlı Sözlük
kemik — is., ği, anat. 1) İnsanın ve omurgalı hayvanların çatısını oluşturan türlü biçimdeki sert organların genel adı Kemikten bir tahta gibi gıcırdayarak Nihat yerinden kalktı. P. Safa 2) sf. Bu sert organdan yapılmış Kemik tarak. Birleşik Sözler kemik … Çağatay Osmanlı Sözlük
omurga — is. 1) Birbirleriyle eklemlendiklerinde kafatasından kuyruk sokumuna kadar uzanan bir kemik eksen oluşturan omurların bütünü, bel kemiği 2) Gemi kaburgasının aşağı taraftan bağlı bulunduğu boy ekseni doğrultusunda boydan boya geçen ana yapı ögesi … Çağatay Osmanlı Sözlük
amudufıkari — is., esk., Ar. ˁamūd + feḳārī Omurga kemiği, bel kemiği … Çağatay Osmanlı Sözlük
oma — is., hlk. 1) Kalça kemiği 2) Bel kemiği … Çağatay Osmanlı Sözlük
sulp — is., bü, esk., Ar. ṣulb 1) Bel kemiği, omurga 2) mec. Döl, nesil, zürriyet 3) sf., fiz. Katı Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller sulbünden gelmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
uzuv — is., zvu, anat., Ar. ˁużv 1) Organ, üye 2) Unsur Aruz, şiir lisanımızın vücudunda bel kemiği gibi esaslı bir uzuvdur. Y. K. Beyatlı … Çağatay Osmanlı Sözlük
VETİN — Kalb damarı. Şah damarı. Şiryan ı ekber. * Bel kemiği iliği … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
kalça — is., anat. Gövdenin arka bölümünde, bacakların birleştiği yerle bel arasındaki şişkin bölge Sol kolunu yürürken hep kalçasına dayardı. Ö. Seyfettin Birleşik Sözler kalça kemiği … Çağatay Osmanlı Sözlük