vermek — i, e, ir 1) Üzerinde, elinde veya yakınında olan bir şeyi birisine eriştirmek, iletmek Okumadığım zaman tavukların bahçesindeyim, yemlerini ben veririm. Ö. Seyfettin 2) Bırakmak veya bağışlamak Hırsımdan bazılarına bedava verdim, alın götürün,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ses — is. 1) Kulağın duyabildiği titreşim, seda, ün Şafağa doğru otomobil sesi duyuldu. F. R. Atay 2) Ciğerlerden gelen havanın ses yolunda yaptığı titreşim Boğukluğu benim kulağıma da ürkütücü gelen bir sesle sordum. R. H. Karay 3) mec. Duygu ve… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yañkulamak — ses vermek, yankılamak, ses gelmek, III, 410, 411 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
bozlamak — ses vermek, bağırmak; bozlamak I, 120; III, 291 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
tikremek — ses vermek; gelişmek, yeti;mek. II, 280 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
tikreşmek — ses vermek; büyüyüp serpilmek. II, 209 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
vurmak — e, ur 1) Elini veya elinde tuttuğu bir şeyi bir yere hızla çarpmak Masaya vurmak. Birinin başına vurmak. 2) i Ses çıkarmak için bir şeyi başka bir şey üzerine hızlıca çarpmak Kapılarını vurmadan, kartını göstermeden, kademeye aldırmadan odalara… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çalmak — i, e, ar 1) Başkasının malını gizlice almak, hırsızlık etmek, aşırmak İngiliz cephesinden at kaçırıp bize satan bedeviler dönüşlerinde bizim atlarımızı çalıp İngilizlere satarlardı. F. R. Atay 2) Vurarak veya sürterek ses çıkartmak Bir yandan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yankılanmak — nsz Ses vermek, ses çıkarmak, yankı durumunda geri dönmek, aksetmek Kafasının içinde on defa yankılanmıştı. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
çıfılamak — çığıl çığıl ses verı nek, şıra kaynarken ses vermek. II I, 325 göçebelerin sele sazı (çığ otu) lle yaptıkları çadır örtüsü III, 128 bir Türk arşını, Arap arşının üçte ikisi kadardır, göçebeler bununla bez ölçerler III,128 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini