vakti olmak

vakti olmak
aceleye, telaşa gerek olmamak

Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.

Игры ⚽ Нужна курсовая?

Look at other dictionaries:

  • vakti gelmek — 1) ölmek üzere olmak, ölümü yaklaşmak 2) zamanı gelmek, süresi dolmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • tıkırı yolunda olmak (veya gitmek) — varlıklı olmak, hâli vakti yerinde olmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • vakit — is., kti, Ar. vaḳt 1) Zaman Mevsim mütehayyil, vakit akşamdı Bebek te. Y. K. Beyatlı 2) Bir işe ayrılmış veya bir iş için alışılmış saatler Yemek vakti. Şimdi bunun vakti değil. 3) Çağ Vaktin bilginleri. 4) Belirlenmiş olan zaman Kâhya vakit… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • gelip çatmak (veya dayanmak) — vakti gelmek, kaçınılmaz olmak Konser günü gelip çattığındaysa stadyumda mahşeri bir kalabalık vardı. M. Mungan Ayrılık günleri geldi dayandı. Âşık Veysel …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ogurlanmak — vakti yaklaşmak; uğurlanmak, uğurlu olmak; bağışlananın karşılığı verilmek I, 292 …   Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini

  • baş — 1. is., anat. 1) İnsan ve hayvanlarda beyin, göz, kulak, burun, ağız vb. organları kapsayan, vücudun üst veya önünde bulunan bölüm, kafa, ser Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı. N. Cumalı 2) Bir topluluğu yöneten kimse …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • düşmek — e, er 1) Yer çekiminin etkisiyle boşlukta, yukarıdan aşağıya inmek Havada uçan kuş vurulmuş gibi birdenbire sokağa düşüyor. R. N. Güntekin 2) den Durduğu, bulunduğu, tutunduğu yerden ayrılarak veya dayanağını, dengesini yitirerek yukarıdan… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • her — sf., Far. her Teklik adlara tamlayan görevinde getirilerek birer birer olarak, ... in hepsi anlamını veren söz Bir hafta, her gece çalışmak suretiyle hikâyesini bitirdi. H. E. Adıvar Birleşik Sözler her bir her biri hercai her daim her dem …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yanmak — nsz, ar 1) Birleşiminde karbon bulunan maddeler, ısı ve ışık yayarak kül durumuna geçip yok olmak Yanan ormanların yerine yeni orman yetiştirilir... Anayasa 2) Ateş durumuna geçmek, tutuşmak Kömür yandı. Ocaktaki odun yandı. 3) Isı, ışık veren… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • hâl — is., li, Ar. ḥāl 1) Bir şeyin içinde bulunduğu şartların veya taşıdığı niteliklerin bütünü, durum, vaziyet Herkes hâline göre bir hediye verdi. H. R. Gürpınar 2) Davranış, tutum, tavır Bambaşka bir hâliniz vardır sizin. Merhametli bir insan… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”