...-a (veya ...-e) gelince

...-a (veya ...-e) gelince
"sıra gelince, ilgili olarak" anlamlarına gelerek bir konu bittikten sonra sözü başka bir konuya getirmeye yarayan bir söz

Siz şu ve bu işleri göreceksiniz. Bana gelince ben arkadaşları dolaşarak...


Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.

Игры ⚽ Поможем сделать НИР

Look at other dictionaries:

  • bulunmaz Bursa (veya Hint) kumaşı — alay çok az bulunduğu ve çok değerli olduğu sanılan şey Nuri ye gelince bulunmaz bir Hint kumaşı sayılmazdı o da. O. Rifat …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yüreği cız etmek (veya cızlamak) — çok acımak, içi sızlamak Aklımıza eski günler gelince / Yüreğimiz cız eder. B. Necatigil …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • gelmek — den, e, nsz, ir 1) Bir yere gitmek, ulaşmak, varmak Gurbetten gelmişim yorgunum, hancı. B. S. Erdoğan 2) Geriye dönmek ... adamı Ödemiş ten aldım geldim, her masrafını çektim. N. Cumalı 3) Oturmaya, ziyarete gitmek Dün akşam amcamlar bize geldi.… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • tur atmak — 1) dolaşmak, dolaşıp gelmek, dönmek Bir kaşıkçı kuşu çok yükseklerde tur atıyor. H. Taner 2) şampiyon olunca veya galip gelince takım oyuncuları seyircileri selamlayarak sahada dolaşmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • OTOMATİK — Fr. Kurularak veya vakti gelince harekete geçen, işleyen …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • kız — is. 1) Dişi çocuk Düşüncesi bu noktaya gelince birdenbire Azize nin küçük kızını hatırladı. H. E. Adıvar 2) Bakire Bulursam namuslu bir kızla evleneceğim. B. R. Eyuboğlu 3) Üzerinde kadın resmi bulunan iskambil kâğıdı Karo kızı. 4) ünl. Dişi… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • taşmak — nsz, ar 1) Sıvı maddeler, içinde bulundukları kaba sığmayacak kadar çoğalma ve kabarma yüzünden kenarları aşmak Hayvanın ağzından taşan beyaz köpüklere biraz da kan karıştı. H. Taner 2) Akarsu, yatağından çıkarak çevresini kaplamak 3) Bir yere… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • boş kafalı — sf. Akılsız veya bilgisiz Dıragon lakaplı Hacı Muslu Efendi nin oğlu Dinçer e gelince yakışıklı delikanlıydı ama boş kafalıydı. R. H. Karay …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • eğilmek — nsz 1) Belirli bir yönle açı oluşturacak bir durum almak, bir yöne doğru çarpılmak:, dikliğini kaybetmek Sofraya pilav gelince Aziz eğilerek kokladı. C. Uçuk 2) İnsan, bir işi yapmak için belini eğmek Tenis oynarken yüz çeşit çeviklikler içinde… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • göç — is. 1) Ekonomik, toplumsal, siyasi sebeplerle bireylerin veya toplulukların bir ülkeden başka bir ülkeye, bir yerleşim yerinden başka bir yerleşim yerine gitme işi, taşınma, hicret, muhaceret Obalarının hâlâ arkası kesilmeyen göçleri devam… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”