- ne hacet
- gereksiz, gerek yok
Bir gamlı hazanın seherinde / Israra ne hacet yine bülbül?
- A. Haşim
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Bir gamlı hazanın seherinde / Israra ne hacet yine bülbül?
- A. HaşimÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
hacet — is., Ar. ḥācet 1) Herhangi bir şey için gerekli olma, gereklilik, lüzum Bu kadar külfete hacet yok. 2) Tanrı dan yerine getirilmesi beklenen dilek Bu devri yüz defa yapabildiniz mi, mutlaka her hacetiniz de yerine gelir. Y. K. Karaosmanoğlu 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
hacet penceresi — is. Hacet kapısı … Çağatay Osmanlı Sözlük
hacet dilemek — istekte bulunmak Artık ne hacet dilese, ne murat etse oluyor … Çağatay Osmanlı Sözlük
hacet görmek — 1) gerekli bulmak, gerekli saymak Kendi kuvvetlerini ve yiğitliklerini söylemeye, vaka ile tespit etmeye hacet görmüyorlar. H. E. Adıvar 2) tuvalete gitmek 3) alışveriş yapmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
hacet kalmamak — gereği olmamak Lakin zora hacet kalmadı. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
hacet yok — gerekliği yok, gerekli değil, istemez anlamında kullanılan bir söz Hiç üzülmeyin, yemin etmenize de hiç hacet yok. A. Ş. Hisar … Çağatay Osmanlı Sözlük
hacet kapısı — is. Dua etmek veya dilekte bulunmak için gidilen türbe, mezar vb … Çağatay Osmanlı Sözlük
hacet tepesi — is. Üzerinde yapılan duanın kabul olunacağına inanılan tepe … Çağatay Osmanlı Sözlük
hacet yeri — is. Tuvalet … Çağatay Osmanlı Sözlük
hâcet — (A.) [ ﺖﺝﺎﺣ ] ihtiyaç … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
HÂCET — (C.: Hâcât) İhtiyaç, lüzum, muhtaçlık … Yeni Lügat Türkçe Sözlük