elde tutmak

elde tutmak
sahibi olsun olmasın, bir malı mülkiyeti altında bulundurmak, zilyet olmak

Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.

Игры ⚽ Нужен реферат?

Look at other dictionaries:

  • tutmak — i, ar 1) Elde bulundurmak, ele almak Kucağında kundaklı bir çocuk tutuyordu. Ö. Seyfettin 2) Ele geçirmek, yakalamak Evvela bu terbiyesiz köpeği tuttu, bağladı. Ö. Seyfettin 3) Avlamak Dalyan işletiyorum, tuttuğumuz balığı tekrar denize döküyoruz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • zilyet olmak — elde tutmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • el — 1. is., anat. 1) Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk. Z. O. Saba 2) Sahiplik, mülkiyet Elden çıkarmak. Elimdeki bütün parayı… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kabzeylemek — almak; elde tutmak; edinmek …   Hukuk Sözlüğü

  • DERD-DEST — Elde. Elde etmek, yakalamak, tutmak. Ahz. * Yapılmakta ve rüyet edilmekte olan …   Yeni Lügat Türkçe Sözlük

  • — is. 1) Bir sonuç elde etmek, herhangi bir şey ortaya koymak için güç harcayarak yapılan etkinlik, çalışma İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir. S. F. Abasıyanık 2) Bir değer yaratan emek 3) Birinden istenen hizmet veya birine verilen… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • cin — 1. is., İng. gin Buğday, arpa, yulaf vb.nden elde edilen ve ardıçla kokulandırılan bir tür alkollü içki, ardıç rakısı Birleşik Sözler cin darısı cin mısırı 2. is., din b., Ar. cinn 1) Dinî inanışa göre duyularla kavranamayan, insanlar gibi irade… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • diyafram — is., anat., Fr. diaphragme 1) Göğüs ve karın boşluklarını birbirinden ayıran ince ve geniş kas 2) fiz. Bir ışık demetinde uçtaki ışıkları tutmak ve optik cihazlarda daha net bir görüntü elde etmek için çapı ayarlanabilir ışık geçirmez levha …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • islim — is., İng. steam Gücünden yararlanmak için elde edilen buhar, istim Birleşik Sözler islim kebabı Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller islim arkadan gelsin islim tutmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • pas — 1. is. 1) Su içinde ve nemli havada metallerin, özellikle demirin yüzeyinde oksitlenme sonucunda oluşan madde Kapılardan ve kilitlerden paslar dökülüyordu. S. F. Abasıyanık 2) Bazı asalak mantarların çeşitli bitkilerde oluşturduğu portakal sarısı …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”