alt — is. 1) Bir şeyin yere bakan yanı, zir, üst karşıtı Pantolonlarımızı şiltelerimizin altına seriyoruz, onlar bütün hafta orada ütüleniyor. Z. O. Saba 2) Bir nesnenin tabanı Ayağındaki altları nalçalı koca bahçıvan kunduraları ile ona yetişmesi… … Çağatay Osmanlı Sözlük
alt yanı — is. Alt tarafı … Çağatay Osmanlı Sözlük
taraf — is., Ar. ṭaraf 1) Ön, arka, sağ, sol, üst, alt vb. yanların her biri Dört tarafı kesme billur kapaklı bir eski saat... R. H. Karay 2) Yön, yan, doğrultu Deniz tarafındaki çayırdan bir sürü koyun geçiyor. M. Ş. Esendal 3) Yöre, yer Üsküdar… … Çağatay Osmanlı Sözlük
siren — 1. is., Fr. sirène İtfaiye, cankurtaran ve polis araçlarında bulunan, tiz ses çıkaran uyarıcı alet, canavar düdüğü 2. is., Fr. sirène Üst tarafı kız, alt tarafı balık olduğuna inanılan deniz kızı … Çağatay Osmanlı Sözlük
kloş — sf., Fr. cloche Alt tarafı çan biçiminde genişleyen (etek) O zaman kloş eteklerin modası yeni çıkmıştı. A. İlhan … Çağatay Osmanlı Sözlük
falso çıkmak — bozuk olmak Yüzde beş yüz kâr beklediği bu işlerin alt tarafı falso çıkınca apışmış kalmıştı. E. E. Talu … Çağatay Osmanlı Sözlük
evvelâhır — (A.) [ ﺮﺧﺁ لوا ] alt tarafı, önü sonu … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
bagancak — atın dızlerinin alt tarafı … Çağatay Osmanlı Sözlük
bosağa — atabe, işik, kapunum alt tarafı, asitane, cenab, bab … Çağatay Osmanlı Sözlük
KASIK — t. Karnın alt tarafı … Yeni Lügat Türkçe Sözlük