- kabarık
- sf., -ğı
1) Kabarmış olan
Kabarık göğsündeki, parlak kıvılcımlı tüyleri, altından bir zırh gibiydi.
- Ö. Seyfettin2) Çıkıntısı olan, tümsekliBirleşik Sözler
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Kabarık göğsündeki, parlak kıvılcımlı tüyleri, altından bir zırh gibiydi.
- Ö. SeyfettinÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
kabarık deniz — is., coğ. Gelgit olayında, sular yükseldiğinde denizin durumu … Çağatay Osmanlı Sözlük
çevresalta — kabarık dikişli , işlemeli üst elbisesi … Beypazari ağzindan sözcükler
domur domur — zf. 1) Boncuk gibi iri taneler durumunda Domur domur terlemiş. 2) Kabarık kabarık Gövdesi domur domur yarılmış, dalları bükülmüş, yere sarkmıştı. Y. Kemal … Çağatay Osmanlı Sözlük
Турецкий ван — Турецкий ван … Википедия
Исследовательский центр ван кедиси — Полностью белая разноглазая короткошёрстная «Ван кедиси» Исследовательский центр ван кедиси исследовательский центр по разведению полностью белых разноглазых ван кедиси (ванских кошек), который был создан при Ванском Унив … Википедия
aklı — sf. Beyazı bulunan, beyaz renkli Arabacı, içkinin söndürdüğü fersiz, kabarık, aklı gözlerini kızın yüzüne yanaştırarak fısıldadı. P. Safa Birleşik Sözler aklı karalı … Çağatay Osmanlı Sözlük
berjer — is., Fr. bergère Arkası kabarık ve yüksek, oturacak yeri geniş koltuk … Çağatay Osmanlı Sözlük
burun kanadı — is., anat. Burun deliğinin yan tarafındaki kabarık bölüm … Çağatay Osmanlı Sözlük
çıkkın — sf. Kabarık, şişkin … Çağatay Osmanlı Sözlük
deniz — is. 1) Yer kabuğunun çukur bölümlerini kaplayan, birbiriyle bağlantılı, tuzlu su kütlesi 2) Bu su kütlesinin belirli bir parçası Marmara Denizi. Karadeniz. 3) Aydaki düzlükler 4) mec. Geniş alan 5) mec. Çokluk, yoğunluk Birleşik Sözler deniz… … Çağatay Osmanlı Sözlük