salma omurga — is., den. Yatlarda dengeyi sağlamak bakımından gerekli olan ve omurganın ek ağırlıkla birlikte oluşan uzantı bölümü … Çağatay Osmanlı Sözlük
agrug süñügi — omurga kemiklerinin önce geleni, birincisi, ilki, I, 98 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
amudufıkari — is., esk., Ar. ˁamūd + feḳārī Omurga kemiği, bel kemiği … Çağatay Osmanlı Sözlük
baltabaş — is., den. Baş bodoslaması omurga hattına dikey olarak çelik lamadan yapılmış gemi … Çağatay Osmanlı Sözlük
bel kemiği — is., anat. 1) Omurga, oma Suriye de bel kemiğine bir kurşun dokunmuştu. Ö. Seyfettin 2) mec. Bir şeyin varlığı ile ilgili en önemli bölüm, temel, esas Bel kemiği Anadolu Türklüğü olan bir millî devlet kurmalıyız. Atatürk … Çağatay Osmanlı Sözlük
hazır ol duruşu — is., ask., sp. Vücudun baş dik, göğüs ileride, omurga ve bacaklar gergin, topuklar bitişik, kollar doğal yerinde, avuçlar uyluklarda olarak ayakta bulunduğu durum … Çağatay Osmanlı Sözlük
mediyastin — is., anat., Fr. médiastin Göğsün, yanlardan akciğerler, önden göğüs kemiği, arkadan omurga ile sınırlanan orta bölgesi … Çağatay Osmanlı Sözlük
omurilik — is., ği, anat. Omurga içinde bulunan kanal boyunca uzanan, boz madde ve ak maddeden oluşan sinir dokusu, murdar ilik Birleşik Sözler beyin omurilik sıvısı … Çağatay Osmanlı Sözlük
salma — is. 1) Salmak işi 2) Pirinçle pişirilen bir tür yemek Midye salması. 3) hlk. Genellikle köylerde işlerin görülmesi için ihtiyar heyetinin kararıyla her evden toplanması gereken para 4) Bazı köylü giysilerinde kolun yeninden sarkan kumaş parçası… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sulp — is., bü, esk., Ar. ṣulb 1) Bel kemiği, omurga 2) mec. Döl, nesil, zürriyet 3) sf., fiz. Katı Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller sulbünden gelmek … Çağatay Osmanlı Sözlük