- hâlbuki
- bağ., Ar. ḥāl + T. bu + Far. ki
Oysa, oysaki
Hâlbuki ben, ne o kadar ateşliyim ne de üşümek, donmak isterim .
- M. Ş. Esendal
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Hâlbuki ben, ne o kadar ateşliyim ne de üşümek, donmak isterim .
- M. Ş. EsendalÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
halbuki — Bir birinə zidd olan, bir birini inkar edən iki fikrin qarşılaşdırıldığı tabesiz mürəkkəb cümlələrdə müstəqil cümlələr arasında əlaqə yaradan bağlayıcı; vəhalonki. <Mansuru> görə bilmirdim, halbuki başqa yoldaşlarımıza arabir rast gəlirdim … Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti
HALBUKİ — (Hâl bu ki) Hakikat ve doğrusu şudur ki, öyle iken … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
ki — bağ., Far. ki 1) Anlam bakımından birbirleriyle ilgili cümleleri birbirine bağlayan bir söz Uzun değneklerine dayanmış çobanlar iddia ederler ki memba sularının her biri bir ayrı derde devadır. R. H. Karay 2) Özneyi, tümleci güçlendirerek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
İMKÂN-I ZİHNÎ — Bir şeyin mümkün olabileceğini zihinle düşünmek.(Vesveseli adam imkân ı zâtî ile imkân ı zihnîyi birbiriyle iltibas eder. Yani, bir şeyi zâtında mümkün görse, o şeyi zihnen dahi mümkün ve aklen meşkuk tevehhüm eder. Halbuki, İlm i Kelâm ın… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
azatlık — is., ğı 1) Azat olma durumu, serbestlik Hâlbuki bir elçi için bu kadarcık bir azatlık, bu kadarcık bir nefes alma imkânı dahi yoktur. Y. K. Karaosmanoğlu 2) sf., esk. Azat edilme vakti gelmiş olan (cariye, köle) … Çağatay Osmanlı Sözlük
çıkmaklık — is., ğı Çıkma durumunda olma Hâlbuki ayrılık acısına ve ayrılık seslerine, bildik çıkmaklığım gerekti. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
delicesine — zf. Aşırı bir biçimde, delice Hâlbuki ben yaşamayı severim, delicesine! S. F. Abasıyanık Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller delicesine tutulmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
iğrenç — sf., ci İnsanda iğrenme duygusu uyandıran, tiksindiren, müstekreh Yazık, güzelleşmek istiyorsunuz hâlbuki iğrenç kılıklara giriyorsunuz. P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük
karaktersiz — sf. Karakteri kötü olan Hâlbuki oğlu hodkâm, müsrif, tembel, karaktersiz bir serseriydi. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
kıvırmak — i 1) Herhangi bir şeyi bükmek Fino, beni görünce kuyruğunu kıvırıp düşmanca havlaya havlaya beyaz dişlerini gösterdi. H. R. Gürpınar 2) Kenarından katlamak 3) Bir giysinin veya kumaşın kenarını bükerek tersinden dikmek 4) Kalçalarını iki yana… … Çağatay Osmanlı Sözlük