kendine özgü

kendine özgü
sf.
Bir kimse veya şeye özgü olan, kendine mahsus, kendine has

Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.

Игры ⚽ Нужна курсовая?

Look at other dictionaries:

  • özgü — sf. Birine, bir şeye ait olan, belli bir kimsede veya şeyde bulunan, has, mahsus Hepsi de halis sporculara özgü sevimli bir çocukluk ve candanlık içinde kocamışlardı. H. Taner Birleşik Sözler kendine özgü …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kendine has — sf. Kendine özgü …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kendine mahsus — sf. Kendine özgü …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • su katılmamış — kendine özgü olan durumu koruyan, başka bir etkiyle değişmemiş, bozulmamış olan O bizim su katılmamış biricik münekkidimizdir. B. R. Eyuboğlu …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kendi — zm. 1) İyelik ekleri alarak kişilerin öz varlığını anlatmaya yarayan dönüşlülük zamiri, zat Kendi ülkemizde kendimizi yok edeceklerdi. R. E. Ünaydın 2) Kişiler üzerinde direnilerek durulduğunu anlatan bir söz Kendisi gelsin. Kendimiz görmeliyiz.… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • biçimsiz — sf. 1) Kendine özgü bir biçimi olmayan, biçimi bozuk, şekilsiz 2) Kötü, hoş olmayan, yakışıksız Ancak ansızın kız karşısına çıkınca sözüne bir biçimsiz yerinden başlamış oldu. M. Ş. Esendal 3) fiz. Kendine özgü billurlaşmış bir biçimi olmayan… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • birey — is. 1) Kendine özgü nitelikleri yitirmeden bölünemeyen tek varlık, fert 2) Doğa bilgisinde türü oluşturan tek varlıklardan her biri 3) man. Bir türün kapsamı içine giren somut varlık 4) ruh b. İnsan topluluklarını oluşturan, insanların benzer… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • üslup — is., bu, Ar. uslūb 1) Anlatma, oluş, deyiş veya yapış biçimi, tarz Akşam içinde en büyük üstatların eserleri kadar mükemmel ve muhteşem olan tabiat bize bir eda ve üslup dersi verir. A. Ş. Hisar 2) Bir sanatçıya, bir çağa veya bir ülkeye özgü… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • aksesuar — is., Fr. accessoire 1) Bir aletin, bir makinenin işlevine katılmayan ancak kendine özgü ayrı bir yararı bulunan alet, araç veya nesne 2) Kadın giyiminde giysiyi bütünleyen ayakkabı, çanta, kemer, şapka, eldiven, mücevher vb. eşya 3) tiy. Konunun… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • âlem — is., gök b., Ar. ˁālem 1) Evren 2) Dünya, cihan İnsan âlemde, hayal ettiği müddetçe yaşar. Y. K. Beyatlı 3) Aynı konu ile ilgili kimseler 4) Bu kimselerin uğraşlarının bütünü Geçen kışın tiyatro, cambazhane âlemlerini uzun uzun tasvir ediyordu. O …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”