üvey evlat gibi tutmak (veya saymak) — horlanmak, haksızlık etmek, iyi davranmamak Sanatçıyı üvey evlat sayma huyumuz yine değişmedi. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
üvey — sf. 1) Yalnız yasaca akraba sayılan, aralarında kan bağı bulunmayan, öz olmayan 2) mec. Kendisine kötü davranılan Birleşik Sözler üvey ana üvey anne üvey baba üvey çocuk üvey evlat üvey kardeş … Çağatay Osmanlı Sözlük
evlat — is., dı, Ar. evlād 1) Bir kimsenin oğlu veya kızı, çocuk Zengin adamlarda evlat muhabbeti daha fazla mı oluyor? R. H. Karay 2) Soy, döl Yüksek bir tahsil görmedim ama ben de efendi evladıyım. P. Safa 3) ünl. Yaşlı kimselerin çocukları… … Çağatay Osmanlı Sözlük
üvey çocuk — is., ğu Üvey evlat … Çağatay Osmanlı Sözlük
emeksiz evlat — is., dı Üvey evlat … Çağatay Osmanlı Sözlük
burunlamak — i 1) Dışlamak Bana üvey evlat muamelesi yapıyorsun, beni burunluyorsun. O. Kemal 2) Aşağılamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
KELEPİR — Çok ucuz ele geçen. Zahmetsiz, ücretsiz. * Üvey evlât. Evlâtlık … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
Kadri Ögelman — (* 1906 in Denizli; † 1986 Istanbul) war ein türkischer Schauspieler, Kabarettist, Filmproduzent und Filmregisseur. Biografie Aufgewachsen in Denizli und Istanbul, absolvierte er die Devlet Güzel Sanatlar Akademie in Istanbul. Später debütierte… … Deutsch Wikipedia
baba — is. 1) Çocuğun dünyaya gelmesinde etken olan erkek Türk babanın ve Türk ananın çocuğu Türktür. Anayasa 2) Çocuğu olmuş erkek, peder 3) Kazılarda çıkarılan toprağın miktarını hesaplayabilmek için yer yer bırakılan toprak dikme 4) Çatı merteği 5)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çocuk — is., ğu 1) Küçük yaştaki oğlan veya kız Çocuğun bir sütninesi vardı. R. H. Karay 2) Soy bakımından oğul veya kız, evlat Anası olacak bir kadın çocuğu omuzundan yakalamış. B. R. Eyuboğlu 3) Bebeklik ile erginlik arasındaki gelişme döneminde… … Çağatay Osmanlı Sözlük