- varoluş
- is., fel.
Yaşama, var olma, bir şeyin ne olduğu, nasıl olduğu değil, var olduğu olgusu, mevcudiyet, öz karşıtı
Artık yaradılışının, varoluşunun, hayatla ödüllendirilişinin sebebini bilmektedir.
- T. Buğra
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Artık yaradılışının, varoluşunun, hayatla ödüllendirilişinin sebebini bilmektedir.
- T. BuğraÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
mevcudiyet — is., esk., Ar. mevcūdiyyet 1) Varlık Ey Türk gençliği! Birinci vazifen; Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Atatürk 2) fel. Varoluş … Çağatay Osmanlı Sözlük
öz — 1. is., fel. 1) Bir kimsenin benliği, kendi manevi varlığı, iç, nefis, derun, varoluş karşıtı Özünü bir yerde bırakıp sadece kalıbını gezdirmişti. H. Taner 2) Kendine, kendi kendini anlamlarında birleşik kelimeler türeten bir söz Öz eleştiri, öz… … Çağatay Osmanlı Sözlük
var — sf. 1) Mevcut, evrende veya düşüncede yer alan, yok karşıtı Var gücüyle çalışmak. 2) is., dbl. Sahiplik bildiren olumlu ad cümleleri kuran bir söz Rahatsız etmek istemem hem de işim var. H. E. Adıvar 3) is. Elde bulunan her şey Elimizden alınan… … Çağatay Osmanlı Sözlük