- tanık olmak
- bir olayı görmek ve duymak, şahit olmak
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
tanık — is., ğı 1) Gördüğünü ve bildiğini anlatan, bilgi veren kimse, şahit Aksini söyleyen bir tanık da çıkmamıştı. T. Buğra 2) huk. Duruşmada bilgisine, görgüsüne başvurulan kimse, şahit Birleşik Sözler tanık tepe yalancı tanık görgü tanığı Atasözü,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
şahit olmak — tanık olmak Neler yapabileceğine, kasabayı, memurları iki parmağı üstünde oynattığına çok şahit olmuşlardı. Y. Kemal … Çağatay Osmanlı Sözlük
muhatap olmak — 1) kendisine söz söylenmek, hitap edilmek Konuşmalardan usanmıştım, hiçbir konuşmaya muhatap ve tanık olmayayım. H. Taner 2) karşılaşmak Onun çirkin davranışlarına ben muhatap oldum … Çağatay Osmanlı Sözlük
görmek — i, ür 1) Göz yardımıyla bir şeyin varlığını algılamak, seçmek Merdivenin başındaki paravanın arkasında garip bir sahne gördüm. A. Gündüz 2) Anlamak, kavramak, sezmek Türk iradesinin ne demek olduğunu da sen göreceksin. R. E. Ünaydın 3) Yanına… … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözüyle görmek — bir olaya tanık olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
sahne — is., Ar. ṣaḥne 1) İzleyicilerin kolayca görebilmeleri için genellikle yerden belli bir ölçüde yüksek yapılan, oyun, müzik vb. gösteri yapmaya uygun yer 2) Görüntü Resim bir av sahnesini canlandırıyordu. 3) mec. Tanık olunan, gözlenen olay… … Çağatay Osmanlı Sözlük
şahit — is., di, huk., Ar. şāhid Tanık Kendisine uzun uzun anlattığım hikâyemin şahidi yoktu. R. H. Karay Birleşik Sözler yalancı şahit Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller şahit olmak şahit tutmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yalancı — is. 1) Yalan söylemeyi huy edinmiş olan kimse 2) sf. Gerçek olmayan, gerçeğe benzetilmiş Fakat ben bu yalancı neşeye inanıyordum. R. N. Güntekin Birleşik Sözler yalancı akasya yalancı ayak yalancı biber yalancı cep yalancı dolma … Çağatay Osmanlı Sözlük