- kuyu gibi
- 1) çok derin (yer)2) basık ve karanlık (yer)
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
kuyu — is. 1) Su katmanına varıncaya kadar derinliğine kazılan, genellikle silindir biçiminde, çevresine duvar örülen, suyundan yararlanılan çukur Kahveci Salih eğilmiş, az evvel sarkıttığı gazozları kuyudan çıkarıyordu. H. Taner 2) Toprağa kazılan… … Çağatay Osmanlı Sözlük
iğne ile kuyu kazmak — yetersiz araçlarla, sürekli ve sabırlı bir biçimde çalışıp çok güç olan veya çok ağır yürüyen bir işi başarmaya çalışmak İğne ile kuyu kazmak gibi bir şeydi oymacılık. Ç. Altan … Çağatay Osmanlı Sözlük
CÜBB — Kuyu. * Küp. Kulpsuz desti. * Vaktiyle zindan gibi kullanılan çukur, susuz kuyu … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
su — 1. is., yu Sutaşı 2. is., yu 1) Hidrojenle oksijenden oluşan, sıvı durumunda bulunan, renksiz, kokusuz, tatsız madde, ab Dere suyu tekmil çamur. Halk kuyu suyu içmek mecburiyetinde... R. N. Güntekin 2) Bu sıvıdan oluşan kitle, deniz, akarsu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ana — is. 1) Çocuğu olan kadın, anne Gözyaşları döken hanım herhâlde gelinin anası olacaktı. H. Taner 2) Yavrusu olan dişi hayvan 3) Dinî bakımdan aziz tanınan bazı kadınlara verilen saygı unvanı Fatma Anamız. Meryem Ana. 4) ünl. Yaşlı kadınlara… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kör — sf., Far. kūr 1) Görme engelli Körü körüne duygululuk sanatçıyı da körün değneğiyle yolunu araması gibi zavallı duruma düşürür. N. Cumalı 2) Keskinliği yeterli olmayan Kör bıçak. Kör makas. 3) Az aydınlık veren Sahanlığın üstünde bir kör kandil… … Çağatay Osmanlı Sözlük
bilezik — is., ği 1) Genellikle altın, gümüş vb. elementlerden yapılan ve bileğe süs için takılan halka Saçları o kalın altın bilezikler gibi yaldız sarısına boyalıdır. M. Ş. Esendal 2) İki borunun ucunu birleştirmeye yarayan halkaya benzer parça Sonra… … Çağatay Osmanlı Sözlük
el — 1. is., anat. 1) Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk. Z. O. Saba 2) Sahiplik, mülkiyet Elden çıkarmak. Elimdeki bütün parayı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
iç — is. 1) Herhangi bir durumun, cismin veya alanın sınırları arasında bulunan bir yer, dâhil, dış karşıtı Deniz gecenin içinde, gece denizin içindedir. Ç. Altan 2) Oyuk şeylerin boşluğu 3) Cisimlerin yüzeyleri arasında kalan her nokta Tahtanın içi… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kuru — sf. 1) Suyu, nemi olmayan, yaş ve nemli karşıtı Yanakları kuruydu fakat gözleri tamamıyla siyah yaştı. H. E. Adıvar 2) Yağış almayan veya üzerinde bitki olmayan Kuru çöl. Kuru tepeler. 3) Daha sonra kullanılmak için kurutulmuş, taze ve yeşil… … Çağatay Osmanlı Sözlük