- oyun vermek
- oyunda kaybetmek
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
oyun — is. 1) Vakit geçirmeye yarayan, belli kuralları olan eğlence Tenis, tavla, dama, çelik çomak, bale oyundur. 2) Kumar Bazıları oyun başından kalkar kalkmaz her şeyi unuturlar. P. Safa 3) Şaşkınlık uyandırıcı hüner Hokkabazın oyunu. Cambazın oyunu … Çağatay Osmanlı Sözlük
el vermek — 1) yardım etmek 2) esk. tarikatlarda mürşit, bir müride, başkalarına yol gösterme izni vermek 3) halk hekimliği ile uğraşan kimse bilgilerini bir başkasına öğretmek 4) kâğıt oyunlarında elde olan veya olmayan sebeplerle oyun üstünlüğünü karşı… … Çağatay Osmanlı Sözlük
öğüt vermek — bir kimseye yapması veya yapmaması gereken şeyler için yol göstermek, nasihat etmek Ayağını denk al yavrum, ateşle oyun olmaz, diye öğüt verdi. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
oynamak — nsz 1) Vakit geçirme, eğlenme, oyalanma vb. amaçlarla bir şeyle uğraşmak Çimenler üzerinde çocuklar oynuyor, kuzular otluyor. H. R. Gürpınar 2) Herhangi bir tutku, ilgi vb. sebeple bir şeye kendini vermek Babalar çocuklarının yanında rakı içer,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ara — is. 1) İki şeyi birbirinden ayıran uzaklık, açıklık, aralık, boşluk, mesafe 2) İki olguyu, iki olayı birbirinden ayıran zaman, fasıla 3) Kişilerin veya toplulukların birbirine karşı olan durumu veya ilgisi Öğrenciyle öğretmenin arasının daima iyi … Çağatay Osmanlı Sözlük
üflemek — e, i 1) Dudakları büzerek soluğu bir şey üzerine hızla vermek, üfürmek İki senedir sigaralarının dumanlarını burnuma üflediği yetmemiş gibi şimdi de bana oyun etmeye kalkışıyor. A. Gündüz 2) i Yanmakta olan bir şeyi söndürmek veya canlandırmak… … Çağatay Osmanlı Sözlük
LAHİYANE TA'ZİB — f. Oyun olsun diye zahmet vermek. Oynarcasına azab vermek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
hava — is., Ar. hevā 1) Hava yuvarını oluşturan, bütün canlıların solunumuna yarayan, renksiz, kokusuz, akışkan gaz karışımı 2) Meteoroloji ile ilgili olayların bütünü Hava biraz bozukçaydı, dışarıda serin bir yağmur çiseliyordu. M. Ş. Esendal 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ihtiyaç — is., cı, Ar. iḥtiyāc 1) Gereksinim Oyun, çocuklar için bir ihtiyaçtır. 2) Güçlü istek Şefkatten ölecek derecede hisli, içli bir hâlde bağrıma basmak ihtiyacında idim. R. H. Karay 3) Yoksulluk, yokluk İhtiyaç adamcağızın belini büktü. Birleşik… … Çağatay Osmanlı Sözlük
mola — is., İt. mola 1) Yorgunluğu gidermek için duraklama Köye gidinceye kadar iki yerde mola verdik. 2) den. Koyuverme Halatı, mola ettiler. 3) sp. Voleybol ve basketbolda takımların oyun içinde taktik alışverişleri yapmak için aldıkları dinlenme… … Çağatay Osmanlı Sözlük