eve çıkmak

eve çıkmak
1) aileden ayrılıp ayrı bir evde oturmak
2) öğrenci yurttan ayrılıp ev kiralayarak yaşamak

Öğrencilerin bir bölümü, ilk yılı yurtta geçirse bile ikinci yıldan başlayarak eve çıkmayı yeğler.

- A. Cemal

Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.

Игры ⚽ Нужна курсовая?

Look at other dictionaries:

  • ayrı eve çıkmak — ailenin büyükleriyle birlikte oturan çekirdek aile başka eve taşınmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • çıkmak — den, ar 1) İçeriden dışarıya varmak, gitmek Ortalık ağarırken bir arkadaşımla yorgun adımlarla konaktan çıktık. F. R. Atay 2) nsz Elde edilmek, sağlanmak, istihsal edilmek Bu mülakatımızdan esaslı bir netice çıkmadı. Atatürk 3) nsz Bir meslek… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • evci çıkmak — tatil günlerinde okul, kışla vb.nden eve gelmek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • girip çıkmak — 1) az kalmak üzere uğramak 2) bir yere sık sık gelmek Onun yanımızdaki eve girip çıktığını görürdük …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ev — is. 1) Yalnız bir ailenin oturabileceği biçimde yapılmış yapı 2) Bir kimsenin veya ailenin içinde yaşadığı yer, konut, hane Ana oğul, yeni kiraladıkları eve bir pazar günü taşındılar. N. Cumalı 3) mec. Aile Evine bağlı bir adam. 4) esk. Soy,… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • ayrı — sf. 1) Yerleri bir olmayan Beraber misiniz, ayrı mısınız? 2) Başka, başka türlü Bu ayrı konu. 3) zf. Yalnız, tek başına Birleşik Sözler ayrı ayrı ayrı basım ayrı cinsten ayrı çanak yapraklılar …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • el — 1. is., anat. 1) Kolun bilekten parmak uçlarına kadar olan, tutmaya ve iş yapmaya yarayan bölümü El var, titrer durur, el var yumuk yumuk / El var pençe olmuş, el var yumruk. Z. O. Saba 2) Sahiplik, mülkiyet Elden çıkarmak. Elimdeki bütün parayı… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • geçmek — e, er 1) Bir yerden başka bir yere gitmek Elindeki kitabı bırakıp bulundukları odaya geçtim. T. Buğra 2) den Bir yandan girip diğer yandan çıkmak İplik iğne deliğinden zor geçti. 3) den Yol, araç veya akarsu bir yerin yakınından veya içinden… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • öfke — is. Engelleme, incinme veya gözdağı karşısında gösterilen saldırganlık tepkisi, kızgınlık, hışım, hiddet, gazap Eve gelinceye kadar hiç öfkesi kalmadı. Ö. Seyfettin Birleşik Sözler öfkesi burnunda Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller öfke baldan… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • gün — is. 1) Güneş Gün biraz yükselince ıssı bir sıcak kırları kapladı. M. Ş. Esendal 2) Güneş ışığı 3) Gündüz Güneş, bütün gün enselerinde boza pişirmiş. H. Taner 4) Yer yuvarlağının kendi ekseni etrafında bir kez dönmesiyle geçen 24 saatlik süre Kız… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”