- ağdalı
- sf.
1) Ağdalanmış2) mec. Bilinmeyen kelimelerden, anlaşılması güç sözlerden oluşan (deyiş)3) mec. Karmaşık
Tam bir düşünce denemezdi buna. Sakız gibi uzayan, ağdalı bir düş gibiydi bunlar.
- O. Rifat
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Tam bir düşünce denemezdi buna. Sakız gibi uzayan, ağdalı bir düş gibiydi bunlar.
- O. RifatÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
ağdalılık — is., ğı Ağdalı olma durumu … Çağatay Osmanlı Sözlük
geçmişsiz — sf. Geçmişi olmayan Radyoda ağdalı yorumuyla sunduğu, gençliğimin sevdiğim şarkılarını aynı irkiltiyle dinliyorum. Bu gidişle geçmişsiz mi kalacağım? T. Uyar … Çağatay Osmanlı Sözlük
koz helva — is. Ceviz ve şekerle yapılan ağdalı bir tür helva, koz helvası … Çağatay Osmanlı Sözlük
susam helvası — is. Kaynatılmış ağdalı şekerden yapılan ve susama bulanan bir tür tatlı … Çağatay Osmanlı Sözlük
viskozite — is., Fr. viscosité Bir maddenin ağdalı, koyu kıvamlı olma durumu, ağdalık Birleşik Sözler viskozite değeri … Çağatay Osmanlı Sözlük
ıstılah paralamak — herkesin anlamadığı ağdalı bir biçimde konuşmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
lügat paralamak — konuşma dilinde geçmeyen yabancı kelimeler kullanmak, ağdalı konuşmak Deli eniştemiz, dil dökerek ve lügat paralayarak âlim görünmek isterdi. A. Ş. Hisar … Çağatay Osmanlı Sözlük