çakılı kalmak — 1) yerini veya biçimini değiştirmeden durmak 2) iz bırakmak O günkü sözleri çakılı kaldı bende. N. Cumalı … Çağatay Osmanlı Sözlük
çakılı — tıka basa dolu … Beypazari ağzindan sözcükler
başlık — is., ğı 1) Genellikle başı korumak için giyilen şapka, serpuş İyi ki güneş açmış, sıcak basmış da başlığını sıyırınca yüzünü görmüş tanımışlardı. N. Cumalı 2) Üst giysilerinin yakalarına takılı başlık, kapüşon 3) Hayvan koşumunun başa geçirilen… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çakıllı — sf. Çakılı olan Kumsal topraktan, dibi çakıllı suya girdi. C. Uçuk … Çağatay Osmanlı Sözlük
düven — is. Harmanda ekinlerin sapı ve tanelerini ayırmak için kullanılan, önüne koşulan hayvanlarla çekilen, alt yüzünde keskin çakmak taşları dikine çakılı bulunan, kızak biçiminde araç Çocuğum başka çocuklarla beraber harmanda düvene binmiş dönüyor. R … Çağatay Osmanlı Sözlük
FORSA — Buharlı gemilerin icadından evvel yelkenli gemilerde kürek çekmeğe mahkum harp esirleri. Bunlar, kaçmamaları için birer ayakları güvertelere çakılı bulunurlardı. Ayaklarından bağlı olmaları münasebetiyle bunlara payzen namı da verilirdi. Bununla… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük