- çakmak
- 1. -i, -e, -ar
1) Vurarak sokup yerleştirmek
Çiviyi tahtaya çakmak.
2) Çivi ile tutturmakİsa'nın ruhu eğer bugün içinden çıkmış olduğu yere inerek bu sahneyi görseydi, kim bilir patriklerini hangi oduna çakardı.
- F. R. Atay3) Kazık çakıp hayvan bağlamakAtı çayıra çakmak.
4) Bir şeyi başka bir şeye sürtmek, vurmak veya çarpmak5) nsz Parıldamak, ışık vermekBütün gözler çakar şimşekler gibi parlıyordu.
- A. Ş. Hisar6) mec. SaplamakBir tanesi altısına yeterken, ben altı kurşunu bir tanesine çakıverdim.
- A. Gündüz7) tkz. Sezinlemek, anlamak, farkına varmakVallahi çaktı mı çakmadı mı anlayamadım. Parasını aldı, tüydü.
- S. F. Abasıyanık8) nsz, argo İçki içmek9) -den, argo Anlamak, bilmekAy, bu kadın İngilizceden de çakıyor mu?
- N. Araz10) -i, argo Vurmak11) nsz, argo Sınavda başarısız olmak12) argo Kabul etmeyeceği bir şeyi kurnazlıkla kabul etmesini sağlamakKalp parayı birisine çakmak.
Birleşik Sözler2. is., -ğı1) Taşa vurulup kıvılcım çıkarılan çelik parçasıNasıl oldu bilmem, eğilip yakarken çakaralmaz çakmak kıvılcım çıkardı.
- B. Felek2) Çelik, taş, cam, plastik vb. maddeden yapılmış gaz veya benzinle dolu tutuşturma aleti3) esk. Tabanca veya tüfeklerde bulunan tetik düzeniBirleşik Sözler3. is., -ğı, tıpKuruduğunda kalın kabuk bağlayan kabarcıklarla beliren ve genellikle yüzde çıkan bir deri hastalığı
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.