- çalmak
- -i, -e, -ar
1) Başkasının malını gizlice almak, hırsızlık etmek, aşırmak
İngiliz cephesinden at kaçırıp bize satan bedeviler dönüşlerinde bizim atlarımızı çalıp İngilizlere satarlardı.
- F. R. Atay2) Vurarak veya sürterek ses çıkartmakBir yandan mızıka istiklal havasını çalıyordu.
- R. E. Ünaydın3) Bir müziği dinlemeyi sağlayan aleti çalıştırmakFevkalade zekidir; iyi dans eder, piyano çalar, tenis oynar, ata biner, avcıdır, kayakçıdır.
- R. H. Karay4) nsz Ses çıkarmak, ses vermekHafif hafif ıslıklar çalan sesi eski keskinliğini kaybetmiştir.
- R. N. Güntekin5) Atmak, çarpmak, vurmak6) Yoğurt yapmak için sütü mayalamak, katıp karıştırmakAna, inek sağar; yoğurt çalar, yayık vurur.
- T. Buğra7) Üzerine sürmekEkmeğin üzerine yağ çaldı.
8) -i Bozmak, zarar vermek9) -i Kumaşın bir parçasını kesmek10) Madeni oymak, kalemle işlemek11) -e Benzemek, andırmakGeniş alınlı, kırmızıya çalar, kahverengi saçlı, altın dişli tuhaf bir delikanlı gülümsedi.
- S. F. Abasıyanık12) mec. Zamanı boşa harcatmak, ziyan edilmesine yol açmak13) -i, hlk. Süpürmek, temizlemekTozu çalmak.
Birleşik SözlerAtasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.