çarpık çurpuk — sf., ğu 1) Çok çarpık, eğri büğrü Safa, küçük, çarpuk çurpuk vücudu, koca kafası, minarede sala verir gibi etrafa çınlayan sesiyle konağın imamı Şadan Molla yı hatırlatıyordu. H. E. Adıvar 2) mec. Değersiz, basit Edebiyat ürünleri, boylarını aşan … Çağatay Osmanlı Sözlük
çarpık kentleşme — is. Plansız, gelişigüzel, kent değerleri göz önüne alınmadan binalar yaparak kent kurma biçimi … Çağatay Osmanlı Sözlük
MUHANNA — Çarpık, bükük, eğri. * Kınalanmı … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
ayrık — sf., ğı 1) Ayrılmış Yandan ayrık, tek tük gümüş pırıltılı saçları. Y. Z. Ortaç 2) Ayrı tutulan, başkalarına benzemeyen, ayrıcalı, müstesna 3) Kural dışı 4) Düzgün ve uygun olmayan, çarpık Apış arasına fazla tülbent ve mermerşahi tıkarak bebeği… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kamgı — eğri büğrü, çarpık I, 426 § kamgı yüzlüg; çarpık yüzlü I, 426 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
abraş — sf., Ar. abrāş 1) Alaca benekli Abraş at. 2) Klorofil azlığından dolayı açık renkte lekeleri olan (bitki yaprağı) 3) Çarpık, eğri, düzgün olmayan 4) Ters, kaba, görgüsüz (kimse) 5) hlk. Çilli, çopur yüzlü, gözleri açık renk olan, çapar (kimse) 6) … Çağatay Osmanlı Sözlük
bastıbacak — sf., ğı 1) Bacakları kısa veya çarpık (kimse) 2) mec. Yaramaz (çocuk) … Çağatay Osmanlı Sözlük
çalık — sf., ğı 1) Çarpık Ağzı burnu çalık. 2) Verev kesilmiş Kumaşın bir yanı çalık. 3) Doğal olmaktan uzaklaşmış, kendi renginden olmayan Aklı çalık. Rengi çalık. 4) Adı defterden silinmiş 5) Yüzünde çıban veya yara yeri olan 6) is. Çıban yeri 7) is.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çarpıkça — sf. Biraz çarpık … Çağatay Osmanlı Sözlük
çarpıklaşmak — nsz Çarpık duruma gelmek … Çağatay Osmanlı Sözlük