dünyalığı doğrultmak — yaşamı süresince yetecek parayı kazanmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
geçimini doğrultmak — geçinmek için yeteri kadar para kazanmak Biri elbise askısı yapıyor, diğeri de yapılanları satıyor, böylece geçimlerini doğrultuyorlardı. S. Ayverdi … Çağatay Osmanlı Sözlük
sermayeyi doğrultmak — ticaret için ortaya konan anaparayı batırmadan işletmek ve para kazanmak Köyden kopup, yabancı işçi olup, beş altı yılda sermayeyi doğrultup, yurtta özel teşebbüsçü bir yarım yamalak kapitalist olma özlemi görülüyor çoğunda. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
belini doğrultmak (veya doğrultamamak) — yeniden durumunu düzeltmek Aramızda benim bir daha belimi doğrultamamış neslimin en parlak gençleri vardı. R. N. Güntekin Belini biraz doğrultmuş, borçlarını ödemiş, daha rahat bir yaşam düzeyine erişmişti. M. Mungan … Çağatay Osmanlı Sözlük
köndgermek — doğrultmak, düzeltmek, dikmek yola kılavuzlamak; Ikrar ettirmek II, 199; III, 423bkz: köndgürmek, köngermek … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
köndgürmek — doğrultmak II, 199bkz: könd germek, köñermek … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
köndgürtmek — dogrultmak, diktirmek III,424 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
köñermek — doğrultmak; doğru yolu göstermek, kılavuzlamak; doğruyu söyletmek II, 196, 197bkz: köndgermek, köndgürmek … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
könitmek — dogrultmak, I I, 313 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
doğrultma — is. Doğrultmak işi … Çağatay Osmanlı Sözlük