- faraza
- zf., esk., Ar. farażā
Diyelim ki, sayalım ki, tutalım ki, varsayalım ki
Faraza bendeniz beyefendi, ne ticaret yapabilirim ne memuriyet.
- S. F. Abasıyanık
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Faraza bendeniz beyefendi, ne ticaret yapabilirim ne memuriyet.
- S. F. AbasıyanıkÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
farazâ — (A.) [ ﺎﺽﺮﻓ ] diyelim ki … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
FARAZA — (Esası: Farzâ) Meselâ, öyle sayalım ki, farzedelim ki, ola ki, tutalım ki … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
ANKEBUT — Örümcek.(Resul i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın Ebubekir i Sıddık (R.A.) ile küffarın tazyikinden kurtulmak için tahassun ettikleri Gar ı Hira nın kapısında iki nöbetçi gibi, iki güvercinin gelip beklemeleri ve örümcek dahi perdedar gibi harika… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
TEGAFÜL — Bilmez görünmek, anlamazlıktan gelmek. Kasden kendisini gafil göstermek.(Farazâ, bazılarının altında büyük fenâlıklar varsa da, hücum edilmemek gerektir. Zira, çok fenalık vardır ki, iyilik perdesi altında kaldıkça ve perde yırtılmadıkça ve ondan … Yeni Lügat Türkçe Sözlük