hezeyan etmek — saçmalamak A, uzun ettin ama; iki satır yazı istedik, bir çuval hezeyan ettin. M. Ş. Esendal … Çağatay Osmanlı Sözlük
hezeyân — (A.) [ نﺎیﺰه ] 1. sayıklama. 2. saçmalama … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
HEZEYAN — Kötü sözler. Soğuk şakalar. * Sayıklama. Saçma sapan konuşma … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
sayığ — hezeyan, lagv, fuhş … Çağatay Osmanlı Sözlük
HEZEYANAT — (Hezeyan. C.) Sayıklamalar. * Saçma sapan ve mânâsız konuşmalar … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
SAFSATA — Hezeyan, yalan, uydurma. Zâhirde doğru, hakikatte yanlış ve yalan olan kıyas. (Bak: Dima … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
lanet — is., Ar. laˁnet 1) Tanrı nın sevgi ve ilgisinden yoksun olma, beddua Başıma yağan bu ana laneti beni ürpertiyor. Y. Z. Ortaç 2) sf. Ters, berbat, çok kötü Lanet filozofum diyerek ortaya çıkıp Allah a ve kullara karşı hezeyan eden tımarhanelik… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sabuklanma — is., ruh b. Bazı hastalıklarda görülen abuk sabuk konuşma, anlamsız davranışlarda bulunma vb. belirtiler gösteren ruh bozukluğu, hezeyan … Çağatay Osmanlı Sözlük
ortaya çıkmak — 1) yokken var olmak, meydana çıkmak, türemek ... yani tam muhalefetin istediği gibi bir kabine buhranı ortaya çıkmıştı. Y. K. Karaosmanoğlu 2) biri kendini göstermek Lanet filozofum diyerek ortaya çıkıp Allah a ve kullara karşı hezeyan eden… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çaylamak — ruya görmek, uykuda hezeyan söylemek, düş görmek … Çağatay Osmanlı Sözlük