- ışıltılı
- sf.
Işıltısı olan, ışıltı yapan
Bulutun ardından yine ışıltılı bir gece yarısı çıkıp gelmişti.
- B. Günel
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Bulutun ardından yine ışıltılı bir gece yarısı çıkıp gelmişti.
- B. GünelÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
işıltılı — sif. İşıltısı olan, işıldayan, parıldayan. Rza bəy nədənsə hirslənib, geri daranmış və ortadan ikiyə bölünmüş işıltılı saçlarını qarışdırdı. Ə. Vəl … Azərbaycan dilinin izahlı lüğəti
ışıl ışıl — sf. 1) Parıltılı, ışıltılı 2) zf. Titrek ve parlak ışık saçarak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ışıldak — is., ğı 1) Karanlıkta bir hedefi aydınlatmak için kullanılan dar, uzun bir ışın demeti çıkaran ışık kaynağı, projektör Çamlıca sırtlarında iki uçaksavar ışıldağı karanlık gökyüzünü tarıyorlardı. H. Taner 2) sf., hlk. Parlayan, ışıltılı … Çağatay Osmanlı Sözlük
parıltılı — sf. Parlaklığı olan, parıldayan, ışıltılı, yalabık … Çağatay Osmanlı Sözlük
ürküntü — is. Ürkme duygusu, tevahhuş Işıltılı gözlerinde en ufak bir ürküntü yoktu. N. Araz Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller ürküntü vermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yalabık — is., ğı, hlk. 1) Alevin oynayarak parıldaması, parlama, parıltı 2) Şimşek 3) sf. Parlak, parıltılı, ışıltılı 4) sf., mec. Güzel, yakışıklı, sevimli 5) sf., mec. İkiyüzlü, kaypak … Çağatay Osmanlı Sözlük