- ürküntü
- is.
Ürkme duygusu, tevahhuş
Işıltılı gözlerinde en ufak bir ürküntü yoktu.
- N. ArazAtasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Işıltılı gözlerinde en ufak bir ürküntü yoktu.
- N. ArazÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
ürküntü vermek — ürkütmek Ölmek kaderde var, bize ürküntü vermiyor / Lakin vatandan ayrılışın ıstırabı zor Y. K. Beyatlı … Çağatay Osmanlı Sözlük
ürkünç — ürküntü, kargaşalık, I, 250bkz: ürkünmek … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
dehşet — is., Ar. dehşet 1) Bir tehlike veya korkunç bir şey karşısında duyulan ürküntü, yılgı Olduğum yerde korkudan ve dehşetten donmuştum. S. F. Abasıyanık 2) sf. Olağanüstü Sen büyüdükçe dehşet bir şey oluyorsun. R. N. Güntekin 3) ünl. Olağanüstü… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dehşetli — sf. 1) Korku veya ürküntü veren Dehşetli bir kâbusa tutulmuşların kıvrandıran ıstırabını duyuyorum. A. Gündüz 2) zf. Çok fazla, son derece Altımdaki beygir, efendisinin bu savaşına karşı dehşetli huysuzlanıyor. O. C. Kaygılı … Çağatay Osmanlı Sözlük
kader — is., Ar. ḳader 1) Yazgı Ölmek kaderde var, bize ürküntü vermiyor / Lakin vatandan ayrılışın ıstırabı zor. Y. K. Beyatlı 2) mec. Genellikle kaçınılmaz kötü talih Birleşik Sözler kader birliği kader çizgisi hasbelkader karınca kaderince Atasözü,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
tevahhuş — is., esk., Ar. tevaḥḥuş Ürkme, ürküntü Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller tevahhuş etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ürküntülü — sf. Ürküntü veren … Çağatay Osmanlı Sözlük
ürküntüsüz — sf. Ürküntü vermeyen … Çağatay Osmanlı Sözlük
ürkütmek — i 1) Ürküntü vermek 2) Korkutup kaçırmak Avcı, elinde ipi silkeleyerek hafif, sanki balıklarını ürkütmek istemiyormuş gibi yavaş yavaş ağını çekiyordu. M. Ş. Esendal 3) Herhangi bir etkiyle bitkinin gelişmesini engellemek 4) mec. Korkutmak Bu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
vahşet — is., Ar. vaḥşet 1) Yabani, vahşi olma durumu 2) Korku, ürküntü 3) esk. Issızlık, yalnızlık … Çağatay Osmanlı Sözlük