içe kapanık — sf., ğı, ruh b. Dış dünyaya karşı ilgi ve ilişkisi güçsüz, içine kapanık (kimse) … Çağatay Osmanlı Sözlük
iç — is. 1) Herhangi bir durumun, cismin veya alanın sınırları arasında bulunan bir yer, dâhil, dış karşıtı Deniz gecenin içinde, gece denizin içindedir. Ç. Altan 2) Oyuk şeylerin boşluğu 3) Cisimlerin yüzeyleri arasında kalan her nokta Tahtanın içi… … Çağatay Osmanlı Sözlük
içe kapanıklık — is., ğı, ruh b. İçe kapanık olma durumu … Çağatay Osmanlı Sözlük
kapanıklık — is., ğı 1) Kapanık olma durumu 2) mec. İç karartıcı olma durumu Birleşik Sözler içe kapanıklık … Çağatay Osmanlı Sözlük
mağmum — sf., esk., Ar. maġmūm 1) Gamlı Otobüsün içi, bizimkilerin mağmum kalplerinden, mağmum bakışlarından bin kez iyi. A. Ağaoğlu 2) Sıkıcı, kapanık (hava) … Çağatay Osmanlı Sözlük
otist — is., ruh b., Fr. autiste İçine kapanık, psikolojik sorunları olan kimse … Çağatay Osmanlı Sözlük
paslı — sf. 1) Üzerinde pas oluşmuş, pas tutmuş, paslanmış Duvarlarında ağır ve büyük paslı kılıçlar, kalkanlar, zincirler asılı dururdu. Y. K. Beyatlı 2) tıp Hastalık dolayısıyla beyaz tabakayla kaplanmış (dil) 3) mec. Huzursuz, sıkıntılı, üzgün,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
şükür — is., krü, Ar. şukr 1) Tanrı ya duyulan minneti dile getirme 2) Mutlu bir olay veya durumdan, yapılan bir iyilikten duyulan hoşnutluğu bildirme Hava kapanık geçti ama yağış olmadı şükür Allaha! R. Enis Birleşik Sözler şükretmek şükreylemek Atasözü … Çağatay Osmanlı Sözlük
yatalak olmak — yataktan kalkamayacak durumda hasta olmak Bu kapanık, rutubetli yerde yatalak olup kalmaktan kurtulurum. O. C. Kaygılı … Çağatay Osmanlı Sözlük
kapık — mestur, örtü, kapanık, yapılmış … Çağatay Osmanlı Sözlük