kapmak — kapmak, çalmak; dokunnnak, çarpmak, uçurmak; hücum ve defi etmek II, 4, 90, 113; III, 33, 80, 422 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
külah kapmak — düzen, dalavere ile bir işin başına geçmek Hatta bunlar arasında öyleleri vardır ki zamana ayak uydurmak, göze girmek ve külah kapmak için gâvur mukallitliğinde birbiriyle âdeta yarışa girişmişlerdir. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
havadan nem kapmak — buluttan nem kapmak Burası, bir loca meydanı gibi, havadan nem kapmaya alışık bir çevreydi. A. N. Karacan … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağızdan kapmak — başkalarından dinlemek yolu ile yarım yamalak birtakım bilgiler edinmek Siyasi malumatları hep ağızdan kapma, kulak dolgunluğu şeylerdir. Ö. Seyfettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
fennini almak (veya kapmak) — bir işin inceliklerini, püf noktalarını kavrayıp o alanda usta olduğunu göstermeye başlamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
gıcık almak (veya kapmak veya olmak) — argo bir davranışa veya bir kimseye sürekli sinirlenmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
hastalık almak (veya kapmak veya hastalığa tutulmak) — bulaşıcı bir hastalığa yakalanmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
leblebiden nem kapmak — en küçük bir olay veya davranıştan olumsuz etkilenmek Leblebiden nem kapar. F. Celâlettin … Çağatay Osmanlı Sözlük
buluttan (veya rüzgârdan veya havadan) nem kapmak — en küçük bir şeyden alınmak, çok alıngan olmak İhtiyatlı ol, bunlar tilkidir, rüzgârdan nem kapar; elden kaçırmayalım. A. İlhan Biraz gariptir ki buluttan nem kapan o zamanki sansür bu cinayetler ve tesadüflerden ahkâm çıkararak hafiyelik etmezdi … Çağatay Osmanlı Sözlük
kıl kapmak — birisine sinirlenmek, hareketlerinden rahatsız olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük