kaptırmak

kaptırmak
-i, -e
1) Bir şeyin ele geçirilmesine, kapılmasına yol açmak
2) Vücudun herhangi bir organı, bir kaza sonucunda makine tarafından ezilmek veya koparılmak
3) mec. Yanlış bir davranış sonucu birine uygun imkânı sağlamak, fırsat vermek
4) mec. Elinden kaçırmak

Hadiye de beş yıl önce kocasını daha genç bir aktrise kaptırdı.

- N. Cumalı

Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.

Игры ⚽ Нужен реферат?

Look at other dictionaries:

  • anafora kaptırmak — emeksiz, karşılıksız olarak başkasının yararlanmasına imkân vermek …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yuları ele vermek (veya kaptırmak) — birinin sözünden çıkmayacak duruma gelmek, kendi iradesiyle davranmamak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • paçayı kaptırmak — 1) yakalanmak, ele geçirilmek 2) karıştığı ancak sonradan ayrılmak istediği bir işten kendini kurtaramamak 3) dilediği gibi davranamamak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • sakalı ele vermek (veya kaptırmak) — başkasının sözünden çıkmayacak bir duruma düşmek Yumuşak durmak, yalvarmak, sakalı ele vermek demektir, sonra artık evin idaresi ne olacak? M. Ş. Esendal …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • yakasını kaptırmak — bir şeyin, bir kimsenin etkisinden kendisini kurtaramamak Ooo ... dedi, konukların en yaşlısı, sen yakanı iyice kaptırmış gibisin. N. Araz …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kendini kaptırmak — 1) bir şeyin etkisinden kurtulamayacak duruma düşmek Kendini genç yaşında rakıya kaptırdı, çok sürmedi, sonunda perişan oldu. O. C. Kaygılı 2) uğraşmaya başladığı bir işten kendini kurtaramamak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • gönlünü kaptırmak — âşık olmak Kız kaptırdı gönlünü / Sevdiği kalpsizin biri. B. Necatigil …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • kapturmak — kaptırmak, çaldırmak. II, 189 …   Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini

  • aldırmak — nsz 1) Alma işini yaptırmak Söyledim, söyledim, bir urgan aldıramadım. N. Cumalı 2) i, e Getirtmek Ne yaptı yaptı, nişanlısını oraya aldırdı. C. Uçuk 3) Vücuttan herhangi bir parçayı veya organı sağlık sebebiyle çıkarttırmak Bademcik aldırmak.… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • anafor — is., coğ., Rum. 1) Girdap 2) mec. Karmakarışık, sinirli, güç durum Korkunç bir anaforun öfkesine kapılmış, sağa sola savrulup duruyorlar. A. İlhan 3) argo Yolsuzluk yapılarak elde edilen şey Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller anafora kaptırmak …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Share the article and excerpts

Direct link
Do a right-click on the link above
and select “Copy Link”