kararmak — II, 77, 163bkz: kara ermek … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
kalbi kararmak — 1) inancını kaybetmek 2) yüreği kararmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
hava kararmak — 1) güneşin batmasıyla ortalık kararmak Hava iyice kararmış, caddenin bütün elektrikleri yanmıştı. P. Safa 2) gökyüzü iyice bulutlanmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ortalık kararmak — akşam olmak O gün ortalık kararırken eve iki sivil memur girmiş. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
açlıktan gözü (veya gözleri) kararmak (veya dönmek) — çok acıkmak Bu akşam açlıktan gözü dönmüş bir hâlde bir evin mutfağına girmişti. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
yüreği kararmak — içine karamsarlık ve sıkıntı çökmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
içi kararmak — 1) sıkılmak, bunalmak Hani bazı kadınlar vardır, hödük koca ile düşe kalka eblehleşir, içleri kararır, ispinoz gibi susar otururlar. H. Taner 2) hiçbir şeyden tat alamaz olmak 3) umutsuzluğa düşmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
sular kararmak — akşam olmaya başlamak ... son vapur iskeleye sular kararırken yanaşırdı. A. Ş. Hisar … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözü (veya gözleri) kararmak — 1) başı dönmek, hafif baygınlık geçirmek Duvar tarafına doğru bir adım atarak evet cevabını veren Orhan ın gözleri gene kararıyordu. P. Safa 2) mec. umutsuzluğun veya aşırı bir isteğin etkisi altında ne yaptığını bilmez duruma gelmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
İDLİ'MAM — Kararmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük