mukabele etmek — 1) karşılık vermek, karşılıkta bulunmak Dâhilî isyanlara mukabele ve mukavemet ettik. Atatürk 2) karşı gelmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
MUKABELE-İ BİLHURUF — Söz ile konuşmak ve hakikatı müdafaa etmek suretiyle karşı çıkıp mukabele etmek. (Bak: Muaraza i bilhuruf … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
MUKABELE — Karşılık, karşılamak. * Mücadele. * Karşılaştırmak. Karşılıklı yapılan iş, karşılıklı yapılan okuma. * Camide Kur ân ı Kerimi okuyup halka dinletmek.* Yüz yüze olmak. * Düşmanın şerrinden kurtulmak ve onun şiddetini kaldırmak için onu yıldıracak… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
MUKÂBELE — Hapsetmek. * Sonraya bırakmak, tehir etmek. * Meşveret etmek, danışmak. * Bir kimsenin evi yanında bir ev satıldığında; başka kimse satın alsın, ben ondan şüf a yolu ile alayım diye şirâsına muhtaç iken tehir etmek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
mukabele okumak — topluluk karşısında dinleyicilerin takip edebileceği biçimde Kur an ı okumak … Çağatay Osmanlı Sözlük
MUKABELE-İ BİLMİSİL — Karşılaştığı aynı muameleyi sahibine iade etmek, o kimseye aynı muameleyi yapmak. Mukabil hareketi karşısındakine icra etmek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
MUKABELE-İ BİSSÜYUF — Silâha, kılınca sarılmak suretiyle karşı koymak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
KUBALE — Mukabele. * Kapı ön … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
MUHAZAH — Mukabele olmak, karşılık olmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
MÜVAZAT — Mukabele olmak, karşılıklı olmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük