- mücazat
- is., esk., Ar. mucāzāt
İşlenen bir suçtan ötürü ceza verme
Her şeyde mükâfatla mücazatı, tatlıyla acıyı muvazene ederdi.
- H. R. Gürpınar
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Her şeyde mükâfatla mücazatı, tatlıyla acıyı muvazene ederdi.
- H. R. GürpınarÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
mücazat — (A.) [ تازﺎﺠﻡ ] 1. cezalandırma. 2. karşılık verme … Osmanli Türkçesİ sözlüğü
MÜCAZAT — Ceza. Suçlara karşı verilen karşılık. * Karşılık … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
EHAFF-İ MÜCÂZÂT — Cezâların en hafif olanı … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
EŞEDD-İ MÜCÂZÂT — En şiddetli ceza … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
Osmanische Verfassung — Titelblatt des Ḳānūn ı Esāsī mit abgebildetem Staatswappen (Tughra Abdülhamids II.), Istanbul 1876/1877[1] Die Osmanische Verfassung (osmanisch قانون اساسی … Deutsch Wikipedia
BAD-EFRA(H) — f. Mücazât, ceza. * Bir çeşit fırıldak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
BELÂ — (c.: Belâyâ) Afet. Sıkıntı. Tasa, kaygı. Musibet. Mücazat. İmtihan. Dâhiye. * Yaramaz nesne. (Bak: Sadaka)(Ey insan! Mâdem canavar sûretinde bir hayvan, insanların hânesine misafir geldiği vakit berekete medar oluyor; öyle ise, mahlukatın en… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
CÜRMANE — f. Ceza, mücâzat … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
NİKMET — Şiddetli ceza. Hoş olmayan muamelelerle olan mücâzat … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
İRFAN — Bilmek, anlayış, tecrübe ve zekâdan ileri gelen zihnî kemal. * İkrar. * Mücazat. * Fık: Esrar ı İlâhiyeye, iman ve Kur an hakikatlarına vukufiyet. (İlim ile irfan ve ma rifet arasında fark vardır: İlim, vech i küllî ile, yani her vechesiyle… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük