doğru orantılı — sf., mat. Birbirine bağlı olan ve biri arttığında öteki de artan … Çağatay Osmanlı Sözlük
CAZİBE KANUNU — Madde âleminde geçerli olan Cenab ı Hakk ın tekvini bir kanunudur. Bu kanuna göre iki madde birbirini aralarındaki mesafe ile ters orantılı; kütle ve miktarlarıyla orantılı olarak çeker … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
aydınlanma — is. 1) Aydınlanmak işi 2) mec. Bir sorun üzerine gereği kadar bilgi edinme, tenevvür 3) fiz. Bir yüzeyin, karşısına konulan eşit ışık kaynaklarının sayısı ile orantılı olarak aydınlık görünmesi … Çağatay Osmanlı Sözlük
ekoloji — is., Fr. écologie Canlıların hem kendi aralarındaki hem de çevreleriyle olan ilişkilerini tek tek veya birlikte inceleyen bilim dalı Ekoloji o günden bugüne karşı karşıya kaldığı tehlikenin büyümesi ile orantılı bir boyutta gelişti, bir bilim… … Çağatay Osmanlı Sözlük
hoyratlık — is., ğı 1) Hoyrat olma durumu Büyük çoğunluk artan hoyratlıkla orantılı olarak duygusallığını azaltıyor, giderek büsbütün yok ediyor. H. Taner 2) Hoyratça davranış Yeni yetişmiş bir genç kız hoyratlığı ile üstüme saldırıyor. R. N. Güntekin… … Çağatay Osmanlı Sözlük
mütenasip — sf., bi, esk., Ar. mutenāsib Orantılı, oranlı, uygun … Çağatay Osmanlı Sözlük
orantılamak — i Orantılı olarak düşünmek veya değerlendirmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
orantılanmak — nsz Orantılı olarak düşünülmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
uygun — sf. 1) Yakışır, yaraşır, mutabık, mütenasip Rıza Efendi de yerine, zamanına ve konusuna uygun hikâyeler vardır. T. Buğra 2) Elverişli, yarar, müsait, muvafık 3) mec. Orantılı, oranlı Birleşik Sözler uygun adım uygun katmanlaşma gerçeğe uygun işe… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ANONİM — yun. Yapıcısının adı belirtilmeyen eser. * Sermayesi hisselere bölünerek, her ortağın mes uliyet ve salâhiyeti sermayedeki hissesiyle orantılı bulunan ortaklık, şirket … Yeni Lügat Türkçe Sözlük