- ölük
- sf., -ğü, hlk.
Canlılığı azalmış, hâlsiz
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
òluk — m 〈N mn uci〉 1. {{001f}}cijev kojom s krova otječe kišnica; žlijeb 2. {{001f}}žlijeb u cijevi vatrenog oružja, izrađena naoklis (za razliku od glatke cijevi) ✧ {{001f}}tur … Veliki rječnik hrvatskoga jezika
oluk — òluk m <N mn uci> DEFINICIJA 1. cijev kojom s krova otječe kišnica; žlijeb 2. žlijeb u cijevi vatrenog oružja, izrađena naoklis (za razliku od glatke cijevi) ETIMOLOGIJA tur … Hrvatski jezični portal
oluk — oluk, yalak I, 67 küçük kayık, I, 68 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
oluk — is., ğu 1) Bir şeyin akmasına yarayan üst yanı açık boru Değirmen oluğu. 2) Yağmur sularını damların kenarlarına toplayıp akıtan yatay konumlu, genellikle çinko boru Oluklardan kol gibi buzlar sarkıyordu. T. Buğra 3) Bir şeyin üzerinde oyulmuş… … Çağatay Osmanlı Sözlük
oluk oluk — zf. Pek çok Haziran gecesinin sıcağı bir yandan, ateş bir yandan, yüzlerinde oluk oluk ter akıyordu. Y. Kemal … Çağatay Osmanlı Sözlük
oluk gibi akmak — çok bol ve arası kesilmeden gelmek Para oluk gibi akıyordu Nahit e. T. Buğra … Çağatay Osmanlı Sözlük
oluk — pınarların önüne konan yalak … Beypazari ağzindan sözcükler
çörten gibi — oluk gibi, çok gür bir biçimde … Çağatay Osmanlı Sözlük
koguş — oluk, su oluğu, değirmen oluğu, I, 369 sepili, sepisiz (tabaklanm ış, tabaklanmamiş) deri, kayı; I, 369; II, 205. 210; III, 140, 308, 319bkz: kogış … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
uluc — ULÚC, uluce, s.n. 1. Jgheab făcut din scânduri ori scobit într un trunchi de copac sau în piatră, din care se adapă vitele sau în care li se pune nutreţul. 2. Canal de lemn sau tablă pus de a lungul streşinii caselor, pentru a aduna şi a conduce… … Dicționar Român