örümçek — örümcek, I, 152 … Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini
örümcek kuşu — is., hay. b. Örümcek kuşugillerden, orta boyda, tüyleri koyu kül rengi, siyah, beyaz, bazısında pembe veya koyu kırmızı benekler bulunan ötücü kuş (Lanius) … Çağatay Osmanlı Sözlük
örümcek kuşugiller — is., ç., hay. b. Örümcek kuşu vb.ni içine alan ötücü kuşlar familyası … Çağatay Osmanlı Sözlük
örümcek bağlamak — 1) (bir yer) üzerinde örümcek ağı olmak 2) mec. (bir yer) bir şey uzun süre kullanılmadan kendi hâline bırakılmış olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
örümcek sarmak — (bir yeri) bir yer örümcek ağları ile dolmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
örümcek kafalı — sf. Eskiye saplanıp yeniliklere düşman olan eskiye bağlanıp kalmış olan, geri düşünceli (kimse) … Çağatay Osmanlı Sözlük
orkamcı — örümcek … Çağatay Osmanlı Sözlük
HADERNAK — Örümcek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
ANKEBUT — Örümcek.(Resul i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın Ebubekir i Sıddık (R.A.) ile küffarın tazyikinden kurtulmak için tahassun ettikleri Gar ı Hira nın kapısında iki nöbetçi gibi, iki güvercinin gelip beklemeleri ve örümcek dahi perdedar gibi harika… … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
çil — örümcek ağı ve toru bir nevi yaban tavuğu, ebras, ebreş yüzlü … Çağatay Osmanlı Sözlük