- paralamak
- -i
1) Parçalamak
Aslan geyiği paraladı.
2) Yıpratıp eskitmekYepyeni ayakkabıları bir ayda paraladı.
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Aslan geyiği paraladı.
Yepyeni ayakkabıları bir ayda paraladı.
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
ıstılah paralamak — herkesin anlamadığı ağdalı bir biçimde konuşmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
lügat paralamak — konuşma dilinde geçmeyen yabancı kelimeler kullanmak, ağdalı konuşmak Deli eniştemiz, dil dökerek ve lügat paralayarak âlim görünmek isterdi. A. Ş. Hisar … Çağatay Osmanlı Sözlük
pabuç eskitmek (veya paralamak) — bir iş için bir yere çok gidip gelmek, işi takip etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
yürek paralamak — çok üzmek Son yürek paralayıcı yalvarmama aldırış etmedi. H. R. Gürpınar … Çağatay Osmanlı Sözlük
dokuz yorgan eskitmek (veya paralamak) — çok uzun yaşamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kendini paralamak — çok çaba ve özen göstermek Çoğunlukla üniversite diploması alabilmek uğruna kendini paralayan bir gençlikle karşı karşıyayız. A. Cemal … Çağatay Osmanlı Sözlük
ıstılah — is., esk., Ar. iṣṭilāḥ 1) Terim 2) mec. Herkesin anlamadığı özel anlamda kullanılan söz Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller ıstılah paralamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
kendi — zm. 1) İyelik ekleri alarak kişilerin öz varlığını anlatmaya yarayan dönüşlülük zamiri, zat Kendi ülkemizde kendimizi yok edeceklerdi. R. E. Ünaydın 2) Kişiler üzerinde direnilerek durulduğunu anlatan bir söz Kendisi gelsin. Kendimiz görmeliyiz.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
lügat — is., ti, esk., Ar. luġat 1) Kelime, söz, sözcük 2) Sözlük Bu arada bizim diyalekt dediğimiz mahallî sözleri umumi lügate aktarmak da kabildir. B. Felek Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller lügat paralamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
paralama — is. Paralamak işi … Çağatay Osmanlı Sözlük