- avuç avuç
- sf.
1) Bol bol, pek çok2) zf. Avuçlayarak
Küvetteki suyu avuç avuç yüzüne çarptıktan sonra havluya el attı.
- H. R. Gürpınar
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
Küvetteki suyu avuç avuç yüzüne çarptıktan sonra havluya el attı.
- H. R. GürpınarÇağatay Osmanlı Sözlük. 2010.
avuç — is., cu 1) Elin iç tarafı, apaz, hapaz 2) Elin yarı yumulmuş durumu Buğdayı avucu ile aldı. Birleşik Sözler avuç avuç avuç dolusu avuç içi bir avuç Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller avuç (veya el) açmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
avuç dolusu — sf. 1) Pek çok Aynı yerde avuç dolusu para harcamış, kızları şampanyaya boğmuştum. R. H. Karay 2) Bir avucun alabildiği miktar kadar … Çağatay Osmanlı Sözlük
avuç içi — is. Elin parmak dipleri ile bilek arasındaki iç bölümü Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller avuç içi kadar … Çağatay Osmanlı Sözlük
avuç içi kadar — pek küçük, dar (yer) Aynı oyunu, avuç içi kadar bir minyatürden seçilmiş bir köşecikle oynuyorlar. B. R. Eyuboğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
avuç (veya el) açmak — 1) dilenmek, para istemek Balo ve kokteyl partisine bir davetiye alabilmek için keselerinin ağzını açmak kifayet etmezse, avuçlarını açarlar. H. Taner 2) yardım istemek … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir avuç — sf., cu 1) Az sayıda, çok az Bu bir avuç insandan hemen hiçbiri, bugün tanıtma alanında çalışmamaktadır. T. Halman 2) Bir avucu dolduracak kadar Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller bir avuç toprak olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir avuç toprak olmak — ölmek O olmasaydı, sen şimdi bir avuç toprak olmuştun. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
bir avuç altının olacağına bir avuç toprağın olsun — altın harcanıp gider, toprak ise sürekli ürün veren, para getiren bir maldır anlamında kullanılan bir söz … Çağatay Osmanlı Sözlük
cudurk — avuc, kabza … Çağatay Osmanlı Sözlük
ovuc — avuc … Çağatay Osmanlı Sözlük