- sarmak
- -i, -ar
1) Çevresini çevirmek, çepeçevre dolanmak, çevrelemek2) Kuşatmak, çevirmek, ihata etmek
Ordu düşmanı sardı.
3) Dolayında yer almak4) Yayılıp etkisi altına almak, kaplamakKültür düşüklüğündeki çöküş, yaygın bir hastalık gibi sarar toplumu.
- N. Cumalı5) Örtmek6) Kucaklamak7) Yumak yapmakİpliği sarmak.
8) Şerit, ip vb. şeyler dolaşmak9) Kâğıt veya bir bitki yaprağıyla dürmekSardığı sigarayı tabakasına yerleştiriyor.
- T. BuğraDolma sarıyorum diye yaprağı parmağıma doladım.
- H. R. Gürpınar10) -e Sarılıp tırmanmakAsma çardağı sardı.
11) -i, -e Bir şeyi başka bir şeyin içine koyup onunla kaplamakKitabı kâğıda sarmak.
12) Taşıt tırmanmak, yükseğe doğru çıkmak13) Saldırmak, hücum etmekFaik Efendi biliyordu ki saracaklar hem de fena saracaklar.
- M. Ş. Esendal14) Bir görev veya işin yerine getirilmesini başkasına yüklemek15) mec. Sözle saldırmak, tedirgin etmekEvdekilerin hepsi bana sarıyor.
16) mec. Hoşuna gitmek, zevkini okşamakBu canlılık, insanı on yıl önce görmüş olduğum muhteşem yazdan daha başka türlü sarıyordu.
- A. H. TanpınarAtasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller
Çağatay Osmanlı Sözlük. 2010.